• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/kirmizicember/
                                       BAĞIŞBAĞIŞ
        
    

AYDINLATMA DİZİSİ "Şaud 4"

KIRMIZI ÇEMBER MATERYALLERİ

 

AYDINLATMA Dizisi  "ŞAUD 4"

Geoffrey Hoppe tarafından yapılan ADAMUS SAINT-GERMAIN kanallığı,

6 Ocak 2024 tarihinde Kırmızı Çember’e sunulmuştur

www.crimsoncircle.com.              www.kirmizicember.com

 

 

Ben Ben'im, Egemen Alan'dan Adamus.

 

Hoş geldiniz, sevgili Şambra. Buradaki herkes, hoş geldiniz. Çevrimiçi olan herkes, hoş geldiniz.

 

İşte 2024 yılındayız. 2024- Önceden birkaç tahminde bulunacağım. Şimdiye kadarki en büyük yıl olacak. Bunu söylemek oldukça kolay, her yıl biraz daha büyüyor, ama bu yıl gerçekten büyük olacak- gerçekten büyük- ve buna hazır olmanızı istiyorum. Dünya, içinde yaşamak için her zamankinden daha çılgın bir yer olacak. Her taraftan üzerinize gelen kuvvetler olacak. Her taraftan. Drama, sıkışmış enerjilere, öfkeye, değişime ve dönüşüme kapılmak çok kolay olacak.

 

Oh, bu güzel bir gezegen, insanlar harika, ama şu anda çok şey yaşıyorlar. Siz, insanlık nefes kesici bir hızla gerçekleşen bir evrimle bir sonraki insan türüne doğru yol alıyor.

 

Bugün gezegenin nasıl bir yöne gittiğini, sizin nasıl biraz daha farklı bir yöne gideceğinizi ve bunun o kadar da zor olmadığını konuşacağız. Gerçekten o kadar da zor değil. Biraz izin vermek, biraz nefes almak ve bugün tartışacağımız birkaç başka şey daha gerekiyor ama şimdi 2024'e doğru derin bir nefes alalım. Gelebildiğinize sevindim. Burada olduğunuza sevindim.

 

Biliyorsunuz, bazılarımız Yükselmiş Üstatlar Kulübü’nde ve bazıları da o kadar ileri gidemediler, kalmadıkları için pişmanlık duyuyorlar. Kalmayan Şambra'lar. Burada bu sandalyelerde olmadıkları, bu grubun bir parçası olmadıkları için pişmanlık duyuyorlar. Ve evet, zaman zaman gerçekten çılgınca oluyor ve bununla başa çıkıp çıkamayacağınızı merak ediyorsunuz. Ama onlardan duyduğuma göre, keşke burada olsaydım, bu işe devam etseydim ve yapacağımız şeylere katılsaydım diyorlar.

 

2024, Ejderha Yılı. Bu size bir şeyler anlatmalı. Yani, bu gezegen için. Senin ejderhan değil. Sizin uğraştığınız kendi ejderhanız var ve umarım o ejderhanın, o güzel ejderhanın aslında sizi parçalamak için burada olmadığını keşfetmişsinizdir. Size hizmet etmek için burada. Eski pislikleri ortaya çıkarmak için burada. Evet, katmanları var ama size yardımcı olmak için burada ve en iyi arkadaşınız haline gelebilir. Aslında, gerçek Merlin - gerçek Merlin - ejderha onun küçük köpeği gibidir, her zaman yanındadır, her zaman onunla birliktedir. Ejderha harika bir şeydir. Çin takvimine göre bu yıl Ejderha Yılı.

 

 

 

Yapay Zekâ Yılı (İnsanlık için)

 

Gezegenimiz için ben de bu yılı yapay zekâ yılı olarak adlandıracağım.

 

Yapay zekanın ilginç bir geçmişi var. O, yaklaşık olarak bilgisayarların 50, 60, 70 yıllık modern çağda var olduğu kadar uzun bir süredir var. Ve ilk başlarda yapay zekâ bir bilim kurgu şakası, gerçek bir şaka olarak düşünülüyordu. Bu konu üzerinde çalışan, bazı araştırmalar yapan bazı kişiler vardı, ancak bunlar akademinin arka odalarında kaldılar ve onların yapay zekâ, robotlar ve süper, süper, normalüstü yeteneklere sahip bu bilgisayarlar hakkında konuşan bir grup tuhaf insan olduğu düşünüldü. Bir tür şaka olarak görülüyordu. Sadece son 10-15 yıl içinde araştırmacıların yapay zekâ projeleri için fon bulmaları çok zor oldu. Gerçekten de bir tür rüya gibi bir şey olarak düşünülüyordu. Son birkaç yıla kadar bunun gerçekten bir şaka olmadığını anlamaya başladılar. Bu çok gerçek ve özellikle Moore Yasası- bilgisayar hızının her yıl, aslında 18 ayda bir ikiye katlanacağını ve fiyatın her yıl yarı yarıya düşeceğini söyleyen bu yasa- tüm bunlar ortaya çıktıkça, "Durun, gerçekten orada bir şey var" demeye başladılar.

 

Yaklaşık bir yıl önce, bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce, bu şey, bu yeni fenomen ortaya çıktı, ChatGPT. Muhtemelen duymuşsunuzdur. Muhtemelen onunla iletişim kurmuşsunuzdur, "ChatGPT, bana ne kadar harika olduğumu söyle" (Adamus kıkırdar) ve onunla biraz oynamışsınızdır. Pek çok Şambra'nın bunu yaptığını biliyorum. Bu büyüleyici bir şey. Hiç kimse- neredeyse hiç kimse- bu tür bir yapay zekanın şu anda burada mevcut olacağını tahmin etmiyordu. Belki beş yıl, on yıl sonrasından bahsediyorlardı ve bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce, birden ortaya çıktı ve çok kısa bir süre içinde, yani birkaç ay içinde 100 milyon abone oldu. Benzeri görülmemiş bir şey. Artık resmi olarak yapay zekâ çağındayız, gezegen için yapay zekâ yılı. Evet, bundan biraz daha uzun süredir var, ama onun gerçekten yerleştiği yer burası. YZ'yi sürekli olarak duyacağınız yer burası.

 

Cauldre bu konuda bir makale yazdı ve yapay zekanın nasıl her şeyin içinde olacağından bahsetti. Artık bunun yapay zekâ ile geliştirilmiş bir web yayını olduğunu söyleyebiliriz. Aslında yapay zekâ değil ama bunu söyleyebiliriz. Artık onu her yerde bulacaksınız. Crash'in şu anda elinde tuttuğu şey. Nedir o? Bir kamera mı? Küçük bir kutu mu? O ...

 

CRASH: Her şey.

 

ADAMUS: Her şey ve onu elinde tutuyor. Sadece fotoğraf çekmekle kalmayıp müzik çalan, dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi biriyle anında yazışabilen ve bunların arasındaki her şeyi yapabilen bu küçük şey için büyük, pahalı bir fotoğraf makinesinden vazgeçti.

 

Yani bu gezegen için yapay zekâ yılı, muhtemelen en büyük trend. ProGnost'ta bunun hakkında biraz daha konuşacağız, ama her yerde ve her şeyde var. Ve bu iyi bir şey. Gezegen çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Bazıları için buna ayak uydurmak zor olacak. Cauldre'nin Şambra dergisindeki makalesine gelirsek, yapay zekâ ile ilgili parlak aynalar, ıslıklar ve ziller dikkatinizi dağıtmasın. Bu sadece satın alacağınız- ya da bunun YZ tabanlı olduğu söylenen- ürünlerde olmayacak. Şu anda YZ ile ilgili en derin seviyelerde, dünya çapında en derin seviyelerde yaşanan şey, hükümetlerin, şirketlerin ve diğer herkesin ani bir odak kayması yaşamasıdır.

 

Ekim 2022'den öncesine, ChatGPT'den öncesine gittiğinizi farz edelim. Yapay zekâ ilerliyordu, şirketler bunun hakkında konuşuyordu. "Hey, bu yapay zekâ olayına gerçekten bakmamız ve belki de onu dahil etmemiz gerekiyor" şeklinde havadan sudan bir konuşmaydı. ChatGPT ortaya çıktığında, aniden pek çok şirket, hükümet, kuruluş durdu, hesap yaptı ve "Hemen şimdi bu işe girmeliyiz" dedi, çünkü bu rekabetçi bir pazar. Müşterinizi hızla anlayabilmek, yeni ürünler geliştirebilmek ve diğerleriyle rekabet edebilmek için yapay zekaya sahip olmanız gerekiyor. Eğer yapay zekâ ile ilgilenmiyorsanız, temelde pek çok farklı sektörde dışlanmışsınız demektir.

 

Aslında Kırmızı Çember’i neredeyse dört yıl önce uyarmıştım. "Teknoloji de dahil olmak üzere her şeyinizi bir araya getirin" dedim, ki buna sahipler ve yapay zekâ zaten her şeye dahil ediliyor ve edilmeye devam edecek. Ama gezegenin gittiği yer burası. Bu bilimkurgu değil. Artık bir peri masalı değil. Fütüristtik bir şey değil. Tam da burada.

 

Bazılarınızın bundan hoşlanmadığını biliyorum. "Biz buraya ruhani kutsal Üstatlar olmak için geldik" falan diyorsunuz. Evet ama anlasanız iyi olur. Yapay zekanın yeteneklerini ve gerçekte neler olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Eğitimden tıbba ve hukuka kadar hayattaki hemen hemen her şeyi geliştirecek. Hayatı pek çok açıdan kolaylaştıracak ama YZ'nin korkutucu bir yanı da var. Bu korkutucu.

 

Geçenlerde geri döndüm ve "Makinelerin Zamanı" adlı kitabımı tekrar okudum. Aslında elimde bir kitap yoktu ve onu okumadım, sadece onunla bütünleştim. O kitapta geleceğe, 18. yüzyıldan bu zamana, tam olarak 2020'ye yolculuk yapıyordum ve hayretler içinde kalıyordum. Herkes, Crash'in elinde tuttuğu o şeyle, benim sizin aynaya bakmak dediğim şeyle, sizin- artık cep telefonu bile değil, ne diyorsunuz onlara? - cihazlar, akıllı telefonlar, her neyse onlarla dolaşıyordu. Herkes etrafta dolaşıp aynalarına bakıyordu. İlk başta neye baktıklarını anlayamadım. Sonra bunun bir bağlantı cihazı olduğunu fark ettim, hemen hemen her şeye bağlanabiliyordu.

 

Kitabımı yeniden gözden geçirdiğimde, bunun aynı zamanda pek çok bozulmaya da neden olduğunu fark ettim. Bunun pek çok büyük faydası da var. Telefonlarını kullanan insanları izliyordum, zamanda yolculuk yapıyorlardı, cihazlarını kullanmalarını izliyordum ve kulaklarında küçük şeyler vardı ve müzik dinliyorlardı, berbat bir müzik ama müzik dinliyorlardı. Bununla neler yapılabileceğine hayret ettim ve geleceğin bununla nereye gideceğini düşündüm. Eğer dengeli olmazsa ve nispeten bilinçsiz insanların eline geçerse, gezegen için felaket olabilirdi. Kesinlikle felaket, çünkü -şu anda süper yapay zekâ olarak adlandırılan- ama bir nevi yapay zekanın büyük köpeğini ilk geliştiren oyunu kazanır. Her şeyi kontrol eder.

 

Ayrıca kitapta o anda fark ettim ki, en başta bilinç olmasaydı yapay zekâ mümkün olmazdı, teknoloji mümkün olmazdı. Burada olmazdı. Yani ikisi birlikte çalışmak zorunda. Gezegende bilinç büyümez ve genişlemezse teknoloji çok fazla ilerleyemez. Gezegende yeterince ışık varsa teknoloji bilinçli bir yaklaşım benimseyecektir.

 

Ve bu kitap bir nevi ufuk açıcı bir kitaptı. Önemli bir kitaptı çünkü temelde insanlığın bu büyük değişimden geçtiğini ve şu anda gezegende ihtiyaç duyulan şeyin ışık olduğunu söylüyordu. Korku dolu bir şekilde değil, mutlu bir şekilde, iyi bir şekilde, ama kesinlikle buna ihtiyaç var.

 

Kitapta biriyle diyalog kurduğum bir bölüm vardı ve "Peki, siz melek varlıklar neden tüm ışığınızı buraya akıtmıyorsunuz? Neden yukarıda oturup üzerimize ışık saçmıyorsunuz?" diye soruyordu. Biz elimizden geleni yapıyoruz ama sizin de sahada olmanız gerekiyor. Burada olmalısınız. Onu topraklamak, bütünleştirmek, yaşamak ve buradan parlatmak için eskiden perde olan şeyin bu tarafında olmalısınız. Oradan parlamak iyi olabilir ama siz burada olmalısınız.

 

Bu yıl yapay zekâ yılı. Şu anda ChatGPT'ye benzer işlerle uğraşan yüzlerce şirket var. Buna sanat, mühendislik, ordu, finans, hükümet kontrolü ve diğer her şey dahil olmak üzere tüm bu farklı alanlardaki yapay zekâ uygulamaları dahil bile değil. Nasıl bakmak istediğinize bağlı. YZ ile yapılabilecekler son derece korkutucu, çok ama çok kırılgan olabilir. Bu yıl bunun için bir dönüm noktası olacak. Hangi yönde ve hangi hızda ilerleyeceğini belirleyecek.

 

Dolayısıyla, yapay zekâ hakkında pazarlama alanında duyduklarınız ya da okuduğunuz makaleler ve benzeri şeyler bir yana, bu kesinlikle önemli bir yıl. İnsanlığa pek çok şekilde hizmet etmek için de kullanılabilecek bu çok, çok, çok güçlü aracın hızını ve yönünü belirleyecek. Şu anda bu gezegende olmanız çok önemli ve çok fazla bir şey yapmanıza gerek yok. Sadece farkında olmanız ve ışığınızın parlamasına izin vermeniz gerekiyor. Bu size sürekli tekrarlamak istediğim bir konu. Burada olmanızın bir nedeni var. Artık aydınlanmanızla ilgili bile değil. Demek istediğim, siz farkındasınız. Sadece şimdi öyle olduğunuzun farkına varın ve gezegende yapmak için burada olduğumuz şeye devam edelim. Bu yıl yapay zekâ yılı ve bunu tekrar tekrar duyacaksınız. Haberlerde olsun, internette başkalarıyla konuşurken olsun, her ne olursa olsun yapay zekâ hakkında bir şey duymadığınız bir gün bile geçmeyecek. Büyük bir konu. Çok, çok büyük.

 

Şu anda yapay zekâ araştırma ve geliştirmesine akıtılan dolarlara bakıyorsunuz. Gördüğünüz gibi, şu anda bu bir arazi kapma, bir arazi kapma, çünkü yapay zekâ teknolojisi denilen bu geniş açık alana sahipsiniz. Herkes şimdi bundan bir parça kapmak istiyor. İki yıl, üç yıl sonra çok geç olacak. Kendi parçanızı kapın. Bu pazarda kendinize bir yer bulun. Belirli bir bölümünde mükemmelliğinizi bulun. Onu yakalayın ve tutun. Şu anda yapay zekaya milyarlarca ve milyarlarca ve milyarlarca dolar yatırım yapılıyor. Şirketler muazzam miktarlarda para kaybediyor, ama umurlarında değil, çünkü sonuçta önemli olan sizin alanınız olan o toprak parçasına sahip olmak. O zaman bundan tonlarca para kazanabilirsiniz.

 

Ama bu yıl gezegen için yapay zekâ yılı ve Cauldre bana zor anlar yaşatıyor. "Sesin çok korkutucu geliyor." diyor. Hayır. Korkutucu olması gerekmiyor. Bu harika bir araç. Bundan 50 yıl sonra insan türünün biyolojik bile olmayan bir evrimini göreceğiz. Belki artık biyoloji olmayacak ya da sadece sizi mutlu etmeye yetecek kadar biyoloji olacak. Ama her şey gözlerimizin önünde oluyor.

 

Bu kadar çok insanın bunu gerçekten anlamaması beni şok ediyor ve hayrete düşürüyor. Sanırım birçoğu direksiyon başında uyuyor. Bunu duyuyorlar ve yapay zeka ile geliştirilmiş yeni bir otomobile ya da yapay zeka ile geliştirilmiş bir buzdolabına sahip oldukları için çok mutlu oluyorlar. Bu da ne demek oluyor? Yani buzdolabı sizden daha mı akıllı? Ben anlamıyorum. Ama gerçekte neler olup bittiğinden bihaberler. Demek istediğim, tüm gürültünün üzerine çıkıp şu anda gezegende olup bitenlere dönüp bakarsanız, büyük, çok net bir "Vay canına!" Bunu anlamak için doktora yapmanıza gerek yok. Hayatta neredeyse her şeyi etkileyen teknoloji ile büyük bir "Vay canına!". Teknolojinin nasıl çalıştığı hakkında hiçbir şey bilmenize gerek yok. Tüm bit ve baytları ve geri kalan her şeyi bilmek zorunda değilsiniz. Sadece bunun gezegende meydana gelen yeni bir enerji tasarımı olduğunun ve sizin de bunun tam ortasında olduğunuzun farkında olmanız gerekiyor. Yani, içinde sıkışıp kalmadınız ama şu anda tam burada buna tanıklık ediyorsunuz.

 

En son bu kadar büyük bir şey yaşadığımızda İsa gezegende yürüyordu (bazı kıkırdamalar). Bu konuda ciddiyim. Biliyorsunuz, şimdiye kadar her şey oldukça yavaş ilerledi. Ama şimdi hızlanıyor. Aynı zamanda heyecan verici ve bunun insanlara yardımcı olma potansiyelini hayal etmek bile eğlenceli, oh, hiç değilse sağlık düzeyinde. Sadece kolaylık düzeyinde. Her şey mümkün ve siz de bunun tam ortasındasınız.

 

Bu yüzden bunu herkes için, insanlığın geri kalanı için yapay zekâ yılı olarak ilan ediyorum. Şambra için ve sadece Şambra için, bu yıl ... (birisi "Sevgi" der) yerçekimi yılı. Sevginin de, birazdan ona da geleceğim.  "Evet, sevgi istiyorum!"  der gibisiniz. Pekala, yerçekimi ile başlayacağız ve bugün bunun hakkında konuşacağız.

 

Yerçekimi Yılı (Shaumbra için)

 

Bu yıl yerçekimi yılı çünkü bildiğiniz yerçekimi- bilirsiniz, fiziksel yerçekimi bir şeyleri tutar- çok yanlış anlaşılıyor. Fiziğe gireceğiz- zaten Keahak'ta, bazı atölye çalışmalarımızda ve toplantılarımızda buna değiniyoruz- ama çok yanlış anlaşılıyor ve çok fazla potansiyeli var. Yerçekimi bu gezegene kolayca serbest enerji sağlayabilecek tek şeydir. Kolayca. Yeterince rüzgâr türbini ve yeterince güneş paneli var ki bunlar bedava enerji sağlama konusunda en iyi ihtimalle marjinal kalıyorlar. Ama yerçekimi bunu yapabilir. Bu çok kolay.

 

Yerçekimi şu anda fizikçiler tarafından çok yanlış anlaşılıyor ve nedenini bilmiyorum- nedenini biliyorum ama dalga geçiyorum - neden yerçekiminin potansiyellerine bakmıyorlar, neden tamamen göz ardı ediyorlar. Onlar daha çok zaman ve uzay gibi şeylerle, bu tür şeylerle ve diğer boyutlarla ilgileniyorlar. Her şey yerçekimiyle başlıyor. Ama buna bakmamalarının nedeni, yerçekimi tarafından tutulmaları (Linda kıkırdar). Ciddiyim. Ona bakmıyorlar çünkü onun tarafından o kadar hapsedilmişler ki onu görmüyorlar bile.

 

Bu yılı Şambra için yerçekimi ve ötesi yılı yapacağız. Yerçekimi ve ötesi. En güzel, en zarif enerji tasarımlarından biridir. Ayağınıza bir çekiç düşürdüğünüzde böyle düşünmezsiniz. Yani, canınız yanar ve gerçekten kötü sözler söylersiniz ama yerçekiminin bir de diğer yüzü vardır. Her şeyden önce, fiziksel olmayan yerçekimi vardır, ama sadece bir şeyleri bağlamayan ama aslında bir şeyleri yaratan diğer taraf da vardır. Yerçekimi bir yaratıcının en büyük araçlarından biridir ve biz de bu konuya değineceğiz. Bu yıl yerçekimi yılı. "Yerçekimi" kelimesini söylememden bile sıkılacaksınız. O yüzden başka bir kelime bulacağım. Ama içinde tutuyor. Sizin de belirttiğiniz gibi, bu yıl sevgi yılı. Eğer şu anda gezegende anlaşıldığı şekliyle yerçekiminin sınırlı doğasını aşmayı öğrenirsek, bunu aşmayı öğrenirsek, o zaman gerçek Sevgi 2.0'a, sevginin bir sonraki seviyesine geçeriz. Ancak bu yerçekimi bataklığına, bu yerçekimi sıkıştırma odasına yakalanırsanız bunu yapamazsınız.

 

Yani dünyanın geri kalanı için bu yıl Ejderha Yılı, başka bir deyişle her şey çok yıkıcı olacak. Bu yıl yapay zekanın birçok aksaklığa neden olacağı bir yıl. Haberlere kendinizi kaptırmayın. Farkında olun, ancak bunun dramasına kapılmayın. Dünyadaki tüm haber endüstrisinin SES'i alması gerekiyor (kahkahalar). Gerçekten ihtiyaçları var, çünkü haberler ya birilerinin beynini yıkamak- bilirsiniz, bu nasıl bir ülkede yaşadığınıza bağlı - ya da dram satmak üzerine kurulu. Dram satmak. Ve gerçekten dinlerseniz, haberlerin içinde çok fazla haber yoktur ve çoğu zaman çarpıtılmıştır. Ama bir tepki, bir duygu, genellikle korku uyandırmak içindir. Genellikle korku.

 

Yani, gezegen bu yıl çok fazla dram yapacak. Farklı bir yöne gideceğiz. Onlar yapay zekaya ve gezegenin karşı karşıya olduğu diğer sorunlara, ejderhanın gelişine büyük bir odaklanmayla gidiyorlar. Biz biraz farklı bir yöne gideceğiz. Yerçekimi ve nihayetinde sevgi hakkında konuşacağız. Bana oldukça iyi bir yıl gibi geldi. Oldukça iyi bir yıla benziyor.

 

Hadi derin bir nefes alalım. Şambra için tamamen farklı bir yıl.

 

Derin bir nefes alın.

 

Ve tekrar hatırlayın, şu anda burada olmayı siz seçtiniz. Eğlenceli değil mi? (Birisi "Evet" der ve kahkahalar) Bir "evet", herkes bana parmak salladı. Kamerada göremediniz ama gerçekten öyle. Sadece birkaç şeyi aşmamız gerekiyor ve bunlar o kadar da zor değil. Yükselmiş Üstatlar Kulübü'ndeki özel kütüphanemde tüm bunlara bakarak çok zaman geçirdim. Cennetin Haçı'ndan sonrasına bakıyordum.

 

Bilirsiniz, Cennetin Haçı, geçen yıl 22 Mart, neredeyse bir yıl önce. Cennetin Haçı, Alem İşçilerinin çağlar boyunca, ama özellikle de son birkaç on yılda yaptıkları tüm çalışmalar, ışığı, tanrısallığınızı özellikle bu alemde çok daha erişilebilir kılacak bu açılışı hazırladı. Onu çok ama çok daha erişilebilir kılmak için yolları açtılar. Peki ya sonra? Sonra ne oldu? Birçoğunuz şu ana kadarki sonuçlardan pek memnun değilsiniz ve ben de bunu dikkatle inceledim.

 

Sorun nedir? Bu harika açılışı yaptınız ve o geri kapanmadı. Hâlâ orada. Hâlâ erişilebilir durumda. Işığı, bilinci, ne derseniz deyin, içeri getirmek için tüm bu potansiyele sahipsiniz. Ve bunu yaşamınızda uygulamaya geçirme becerinizin eksikliğine gerçekten neden olan bir şey olduğunu fark ettim. Harika bir teori, kulağa harika geliyor, hepimiz geçen yıl bunun hakkında konuşurken eğlendik- Cennetin Haçı ve Kıyamet başlıyor ve ışığa çok daha fazla erişiminiz olacak- ve sonra bir tür fiyaskoyla sonuçlandı. Dümdüz oldu. Hımm.

 

Çok dikkatli bir şekilde inceledim. Kırmızı Konsey'deki diğer bazı kişilere danıştım. Kuthumi, Tobias, bu konuda uzun tartışmalar yaptık ve işte öyle anlardan biriydi. Şimdi bu arada, bazılarınızın şöyle düşündüğünü biliyorum: "Sen Yükselmiş Üstatsın. Her şeyi bilmen gerekir." Biz her şeyi bilmiyoruz. Her şeyi bilmek istemiyoruz. Şu anda her şeyi biliyor olsaydınız nasıl bir yükün altına gireceğinizi hayal edebiliyor musunuz? Hayal edebiliyor musunuz? Bu korkunç olurdu. Bilmemiz gerekeni, o anda bilmek istediğimizi biliyoruz. Hepsi bu kadar. Etrafta herkes hakkında her şeyi ve yapılmış olan her şeyi bilerek dolaşmıyoruz. Ugh! Bu pek eğlenceli olmazdı. Bilmemiz gereken şeyi, bilmemiz gereken anda biliriz. Bu kadar.

 

Her neyse, ona bakıyorduk ve diyorduk ki, "Orada gerçekten neler oluyor? Neden böyle bir zorluk var? Nedir bu Şambra Laneti?" Geçen ay bunun hakkında konuştuk. Lanetin bir kısmının kendinizi hazır ya da layık hissetmemek olduğunu söylemiştik. Ama neden, neden, neden? Neden mi? Çünkü hazır olmak istiyorsunuz, öyle değil mi? Hazır olmak istemeyen var mı? ((Adamus kıkırdar) Işıkları açma. Görmek istemiyorum. Güzel. Ama bu değersizlik ya da farkındalık eksikliği. Tüm bunlara ne sebep oluyor? Bu bir komplo değil.

 

Komplolar komiktir. Komplolar birilerinin sizi umursaması gerektiği anlamına gelir (Adamus kıkırdar) ve gerçekten de umursamıyorlar. Bilirsiniz, sizi takip etmiyorlar. Küçük uzay gemilerinin içinde vücudunuzu ele geçirmeye çalışan küçük adamlar yok. Bu bir tür ego oyunu bu arada. Ama neyse, konumuza dönelim.

 

Size karşı çalışan büyük bir komplo yok. Baktık ve dedik ki, "Ama neler oluyor?" Her şey ortada. Onu görebiliyoruz. Etrafınızdaki havada. Vücudunuzda. Cennetin Haçı'nın hayatınızdaki tüm pratik uygulamaları, hayatınızdaki ışık, tamamen etrafınızda. Alem İşçileri ve Yükselmiş Üstatlar tarafından bu size daha iyi bir gümüş tepside sunulamazdı. İşte tam burada. Neler oluyor? Pek çok tartışma yaptık ve sonunda bunun şu küçük eski şey, şu sinsi şey, şu bazen radarınızda bile olmayan yerçekimi denen şey olduğunu fark ettik.

 

 

 

Yerçekimi

 

Yerçekimi hiçbirimizin tahmin edemeyeceği kadar güçlüydü. Yerçekimi çağlar boyunca oluşuyordu. Katılaşıyordu. Bir şeyleri içinde tutuyordu ve birçoğunuz gerçekten dışarı çıkmak istiyorsunuz. Gerçekten açılmak istiyorsunuz. Enerjilerinize gerçekten bakıyorum ve sanki bazılarınız, evet, buna hazır olup olmadığınız konusunda biraz gerginsiniz, ama içinizdeki o büyük ses şöyle diyor: "Lanet olsun,evet! Hemen şimdi başla." Bunu engelleyen ne? Yerçekimi. Yerçekimi.

 

Bu iyi bir şey, çünkü bununla başa çıkmak büyük duygusal sorunlarla, değersizlikle ya da buna benzer şeylerle başa çıkmaktan daha kolay. Yerçekimiyle başa çıkabiliriz. Büyük bir mesele değil. Bunu bugün yapacağız. Sizin de yardımınızla bu yerçekimi engelini aşacağız.

 

Size bir sorum var. Linda mikrofonda ve siz bilge Üstatlar cevap veriyorsunuz.

 

Sizden, eğer isterseniz, hayatınızda mücadele ettiğiniz, boğuştuğunuz, mücadele ettiğiniz bir konuyu paylaşmanızı istiyorum, hayatınızda muhtemelen bu yerçekimi kuvvetinin onu sıkı sıkıya tutmasından kaynaklanan bir şey. Ve sen mikrofonu uzatmadan önce Linda, yerçekimi ilginç bir şey ve bu yıl Keahak'ta ve hatta Şaudlarda bu konu üzerinde gerçekten çalışacağız. Ama hayatınızda bir sorun var, her ne olursa olsun ve bunun hakkında düşünmeye başlıyorsunuz ve çoğu zaman buradaki tartışmalarımız bu konuları gündeme getiriyor. Ama düşünmeye başlıyorsunuz. Şimdi birdenbire ciddiyetinden dolayı daha da katılaşıyor. Diyelim ki kötü bir ilişkiniz var ve gerçekten ayrılmak istiyorsunuz. Ama tabii ki insani şeyler devreye giriyor, "Ne yapacağım? Nasıl hayatta kalacağım?" Bazı eski şeylerden ayrılmaktan korkuyorsunuz ve bunu ne kadar çok düşünürseniz yerçekimi o kadar ağırlaşıyor.

 

Bir sağlık sorununuz var ve aniden endişelenmeye başlıyorsunuz. Doktora gidiyorsunuz ve hiçbir şey söylemiyorlar. Bu en kötü şeydir. Dosyalara bakarlar ve "Hmm." derler. Hiçbir şey söylemezler, size hiçbir şey söylemezler. Artık yerçekiminiz var ve bu onu katılaştırıyor ve yapabileceğiniz tek şey onun hakkında düşünmek oluyor: "Benim sorunum ne? Bunun üstesinden nasıl gelebilirim? Belki de bol bol beyaz ışık yapmalıyım." Beyaz ışık yerçekimini daha da artıracaktır. Dengesizliğe odaklanıyorsunuz. Onu katılaştırıyorsunuz. Onu her zamankinden daha da gerçek kılmak için yerçekimi güçlerini çağırıyorsunuz. Yerçekimi zor ve aldatıcı bir şeydir, ta ki nasıl kurtulacağınızı öğrenene kadar.

 

Son birkaç haftadır düşünürken ve onu hissederken fark ettim- "Bunun ötesine nasıl geçeceğiz? Yerçekimi bunu gerçekten nasıl etkiliyor?" dedim. - Kristal hapishanemdeki 100.000 yıllık deneyimimin bile sadece yerçekimi olduğunu fark ettim. Onunla ne kadar çok savaşırsam, o kadar çok onun tarafından hapsediliyordum. Bir bakıma bataklık çamuru gibi. Ne kadar çırpınırsanız, o kadar hızlı batarsınız. Orada öylece kalmak ve gitmek mantığa aykırıdır, "Tamam, yavaş yavaş batıyorum. Yavaş yavaş batıyorum. Nasıl kurtulacağım?" Ama çırpınmaya başlarsanız, buna odaklanırsanız- scwhifftttt! - Doğruca dibe batarsınız.

 

Yine bir sağlık sorununuz var ve "Bunu nasıl aşabilirim? Nasıl ...?" diyorsunuz. Hatta bazılarınız izin veriyorsunuz ama aslında daha fazla yerçekimi, daha fazla yoğunluk, daha fazla yoğunlaşma getiriyorsunuz ve sonra dışarı çıkmak gerçekten zor oluyor. Çok fazla düşünüyorsunuz. Zihin büyük, büyük bir yerçekimi mıknatısı gibidir ve hepsini bir araya çeker ve orada tutar, ama zihninizden başka neyiniz var? Bundan nasıl kurtulacaksınız? Ve sonra bunu denersiniz ve yerçekimi neredeyse sizinle alay eder. "Pekâlâ, kendime bir Üstat olma izni vereceğim ve tüm bunların ötesine geçeceğim" diye düşünmeye başlarsınız ve genişlemeyi, açılmayı ve rahatlamayı hissetmeye başlarsınız. Ve birdenbire- bum! - yerçekimi sizi kısa kollarınızdan yakalar ve hemen geri çeker. Tam içine. Sonra kendinizi yenilmiş hissedersiniz, "Ne yapacağım ben? Cevaplar ne? Çözümler neler?" Bugün bunun hakkında konuşacağız ama önce sizden dinlemek istiyorum.

 

Sıkışmış Sorunlar

 

Hayatınızda belki de şu ana kadar fark etmediğiniz ama kendinizi sıkışmış hissettiğiniz ve aşmak istediğiniz bir sorun nedir? Linda, mikrofona lütfen.

 

Merhaba Nancy. Ve bu seninle ilgili olmalı. Başka biriyle ilgili olamaz.

 

NANCY: Eller.

 

ADAMUS: Eller mi?

 

NANCY: Birkaç parmağımda tetik parmak var gibi görünüyor ve bu piyano çalmayı çok zorlaştırıyor.

 

ADAMUS: Evet. Tamam. Peki bu sorunun ötesine geçmek için ne yapıyorsun?

 

NANCY: Hiçbir şey.

 

ADAMUS: Hiçbir şey. Tamam. Bununla yetiniyor musun?

 

NANCY: Hayır.

 

ADAMUS: Oh.

 

NANCY: Evet ve hayır.

 

ADAMUS: Hayatındaki en büyük sorun bu mu?

 

NANCY: Hayır.

 

ADAMUS: En büyük sorun ne?

 

NANCY: Biz bir ...

 

ADAMUS: Burada değersizlik istiyorum.

 

NANCY: Ha?

 

ADAMUS: Ben değersizlik istiyorum (bazı kıkırdamalar). Hadi öze inelim.

 

NANCY: Biz çok küçük bir evdeyiz.

 

ADAMUS: Evet.

 

NANCY: Hayalimizdeki evde olmak istiyoruz.

 

ADAMUS: Tamam. Neden değilsiniz? Sanırım, yani ...

 

NANCY: Biz de bunu merak ettik.

 

ADAMUS: Ben de. Ama, yani, daha büyük bir evde mi olmak istiyorsunuz?

 

NANCY: Evet!

 

ADAMUS: Tamam. Hiç telefonu eline alıp bir emlakçıyı aradın ve "Bana daha büyük bir ev bul" dedin mi?

 

NANCY: Oh, o bunu her gün yapıyor.

 

ADAMUS: Evet ve emlakçı diyor ki ...?

 

NANCY: Oh, biz gidip evlere bakıyoruz.

 

ADAMUS: Evet ve sonra diyorsunuz ki, "Oh, bu güzel büyük bir ev," ve?

 

NANCY: Sadece büyük olması gerekmiyor. İkimiz için de işlevsel olması gerekiyor.

 

ADAMUS: Tamam. Güzel. Peki bu "işlevsel" neye benziyor? Evin ayrı uçları gibi mi?

 

NANCY: Evet.

 

ADAMUS: Evet. Tamam.

 

NANCY: Bir dereceye kadar.

 

ADAMUS: Büyük bahçeli mi? Bahçesiz mi? İki katlı mı? Tek katlı?

 

NANCY: Aslında, kırsal. Çok kırsal kesimde olmak isterdim.

 

ADAMUS: Kırsal. Taşrada.

 

NANCY: Yani, büyük bahçeli.

 

ADAMUS: Şehirde, tüm o trafik, gürültü ve kirliliğin ortasında yaşamak istemiyor musunuz?

 

NANCY: Biz şehirde yaşamıyoruz. Küçük bir kasabada yaşıyoruz ve çok güzel bir yer. Ve harika komşularımız var.

 

ADAMUS: Ne zamandır bu yeni evi arıyorsunuz?

 

NANCY: Um ...

 

LISA (Nancy'nin kızı): Beş yıl.

 

ADAMUS: Beş yıl. İnsanlar kafamı karıştırıyor. Gerçekten öyle. Peki siz neden orada değilsiniz?

 

NANCY: (iç çeker) Henüz tezahür ettirmeyi öğrenemedik.

 

ADAMUS: Neden öğrenemediniz? Burada duracağım.

 

NANCY: Sanırım Lisa bizi geri tutuyor olmalı (kıkırdar).

 

ADAMUS: Ben burada duracağım. Sevgili dinleyiciler, buradaki sorunu görüyor musunuz? Görüyor musunuz? Ve bunun da ötesinde neredeyse zihinsel bir diyaloğa- ya da bazen monoloğa - giriyorsunuz ve bahane üstüne bahane üreterek daha derine, daha derine, daha derine inmeye devam ediyorsunuz. Sizde yanlış olan bir şey yok. Daha rahat bir yaşam koşuluna sahip olma arzunuzda hiçbir sorun yok. Ama benim değerlendirmeme göre, Dr. Adamus, yerçekimi sizi içeride tutuyor, diyor. Dışarıda evler var. Dışarıda bolluk var.

 

NANCY: Ama gördüğümüz evlerden pek hoşlanmıyoruz.

 

ADAMUS: O zaman istediğiniz evi hayal edin. Ama yerçekimi sizi geri çekiyor, "Bu küçük evde sıkışıp kaldık." diyorsunuz. Olağanüstü bir etkisi var. Yerçekimi ya da onun ötesine geçme konusunda çok heyecanlıyım çünkü bu bir salıverme. Bunu istediğinizi biliyorum ve bundan şüphe etmiyorum. Bunu elde edemeyesiniz, bozguncu olasınız, şikâyet edecek bir şeyiniz olsun diye ve geri kalan her şey için bunu ayarladığınızı söylemiyorum. Hadi ötesine geçelim. Biraz- biraz sihir yapacağız.

 

NANCY: Güzel.

 

ADAMUS: Ve sihir sadece basitçe sizin anlamadığınız şey anlamına gelir. Sihir- beyin yoluyla anlamadığınız şey, ama yine de hepsi orada. Sihir sağduyunun, zihnin sınırlamalarının ve kesinlikle yerçekiminin sınırlamalarının ötesine geçmektir. İşte sihir budur. Her yerde var. Hadi onu kullanalım. Günün sonunda aracımızı bulmuş olacağız ve sonra da bunu uygulamaya, uygulamalı metafiziğe dökeceğiz.

 

NANCY: Harika.

 

ADAMUS: Bu konuda çok heyecanlıyım çünkü biraz depresyondaydım... - normalden daha fazla içiyordum (bazı kıkırdamalar).

 

LINDA: Ahem!

 

ADAMUS: Son zamanlarda biraz depresyondayım. Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde çay içiyorum. Şimdi, Tobias, o biraz ayyaş. Çok fazla şarap içer. Bilirsiniz, Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde bir sürü şarap mahzenimiz var, yani her yerde, dünyanın sunabileceği en iyi şaraplar var. Ama her zaman çok daha fazlasını sipariş etmek zorunda kalıyoruz (daha fazla kıkırdama). Şu Tobias. Sanırım Kuthumi de arada bir kendini şımartıyor. Ben çay içerim. Ama son zamanlarda bu beni gerçekten endişelendiriyor, geri tutan şey nedir? Bu şey nedir? Ve bilirsiniz, sizi suçlamak ve "Bunu gerçekten yeterince istemiyorsun" demek kolaydır, falan filan. Ve sonra fark ettim ki - enerjileri gerçekten hissettim - hiç de öyle değil. Bir sürü tıkanıklığa neden olan bir güç, bir çekim gücü var.

 

Ve sonra- biz Yükselmiş Üstatlar Kulübü'nde - bunun hakkında konuşmaya başladık. Bunu nasıl aşarsınız? Nasıl aşarsınız? Bunu bugün öğreneceğiz ama hadi bir sonrakine geçelim.

 

LINDA: (Fısıldar) Tamam.

 

ADAMUS: Bu yerçekimi nedeniyle hayatınızdaki hangi sorunun pekiştiğini düşünüyorsunuz?

 

MARY: Ehh.

 

ADAMUS: Arkadaşlarınla birliktesin. Bilirsin, istediğin kadar açık olabilirsin.

 

MARY: Üzgünüm. Dikkatim dağıldı. Küçük bir "Oh, hayır!" a girdim. Peki, tekrarlayan hangi sorunum var?

 

ADAMUS: Evet. Hangi konuda tıkandığını, bir yere varamadığını hissediyorsun ve belki denedin ve onunla mücadele ettin ama takılıp kaldı?

 

MARY: Sanki- bilmiyorum - onun ötesine geçiyormuşum gibi hissediyorum.

 

ADAMUS: Tamam. Güzel. Sorun yok mu?

 

MARY: Şey, hala Ve'de yaşıyorum, bu yüzden bazı sorunlar hala ortaya çıkmaya devam ediyor, ama bilirsin, ilişkiyi bıraktım ve ...

 

ADAMUS: Oh. Nasıl gitti?

 

MARY: Şey, evet, yumruk gibiydi, ama...

 

ADAMUS: Evet.

 

MARY: ... bunu atlattığımda ve üstesinden geldiğimde, bunun kesinlikle ...

 

ADAMUS: Hiç kendi kendine "Tanrım! Keşke bunu daha önce yapsaydım" diye düşündüğün oluyor mu?

 

MARY: Pardon?

 

ADAMUS: Hiç "Keşke bunu daha önce yapsaydım" dediğin oluyor mu?

 

MARY: Elbette.

 

ADAMUS: Elbette. Tamam (kıkırdar). Evet, evet.

 

MARY: Ama hayır. Demek istediğim, hepsi olması gerektiği zamandı.

 

ADAMUS: Fiziksel bedenle ilgili bir şeyler oluyor mu, sorunlar, sıkışmışlık hissi?

 

MARY: Hayır. Meksika'dan getirdiğim parazitten kurtulmuş gibiyim.

 

ADAMUS: Tamam (güler). Pekâlâ. Güzel. Bu nasıl oldu- neden onu Meksika'dan geri getirdin? Neden orada bırakmadın?

 

MARY: Biliyorum, keşke bıraksaydım.

 

ADAMUS: Evet, evet. Evet.

 

MARY: Özellikle de geri döndüğümden beri.

 

ADAMUS: Oh. Bu ne kadar sürdü?

 

MARY: Oh, yaklaşık altı hafta.

 

ADAMUS: Tamam. Peki.

 

MARY: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Mm ... (Adamus duraklar)

 

MARY: Bana bir şey mi söylemek istiyorsun? (kıkırdar)

 

ADAMUS: Cauldre bir şey söylemek istemiyor ama umurumda değil (bazı kıkırdamalar). Yani, söylemek zorundayım ki ...

 

MARY: Hadi, Cauldre! (kıkırdar)

 

ADAMUS: ... hala bir şekilde orada. Yani, bu parazit. Ne olarak teşhis ettiler?

 

MARY: Bir parazit.

 

ADAMUS: Tamam. Ama demek istediğim, belli bir- belli bir isim verdiler mi?

 

MARY: Evet. Adını bile hatırlayamıyorum ama nadir görülen bir şeydi.

 

ADAMUS: Tamam. Biliyorsun, hala devam ediyor, yani, bilirsin, bu ötesine de geçebileceğimiz bir şey. Hayati tehlike yok ama keyif tehdidi var.

 

MARY: Oh.

 

ADAMUS: Tamam.

 

MARY: Tamam.

 

ADAMUS: Evet. Tanrım. Cauldre "Bak ona ne yaptın?! Şimdi onun gününü mahvettin!" diyor. Ama sorun değil, bunun ötesine geçeceğiz.

 

MARY: Tamam.

 

ADAMUS: Tamam. Birkaç tane daha. Hangi sorun takılıp kaldı? Ve bu soruyu sormamın nedeni, sorunları çözmeye başladığımızda, açıkça buna odaklanmanızdır.

 

AGGI: Bende her şeyden biraz var.

 

ADAMUS: Tamam (kıkırdar). Bu bir çeşit sorunlar yumağı gibi. Evet.

 

AGGI: Doğru! Bir sindirim sorunum vardı. Yani, hala biraz var. Bilirsiniz...

 

ADAMUS: Belki de bu onun parazitidir.

 

AGGI: Umarım değildir! (kıkırdar) Onu o kadar uzun zamandır tanımıyorum.

 

ADAMUS: Evet.

 

AGGI: Yani, bence temelde mesele son atılım. Çünkü pek çok şey- finansal, sağlık - aslında tam orada. Sadece, bilirsin, yarım nefes ötede, dediğin gibi.

 

ADAMUS: Doğru. Doğru.

 

AGGI: Sindirim sorunu gibi, kendim için sorumluluk almaya başladığımda ve bilirsin, dışarıdan yardım istemediğimde, bu sorun ortadan kalkmaya başladı. Ama asla gerçekten geçmez.

 

ADAMUS: Doğru.

 

AGGI: Finans çok daha iyi hale geldi ama bu bana hiç izin vermiyor ...

 

ADAMUS: Sindirim sorunu ile ilgili neler oluyor?

 

AGGI: Çok fazla mide ağrısı var.

 

ADAMUS: Hayır, demek istediğim bunun temel nedeni ne?

 

AGGI: Kök neden mi? Um... (duraklar)

 

ADAMUS: (fısıldar) SES.  

 

AGGI: Bence bu kendime olan güven eksikliğimden kaynaklanıyor.

 

ADAMUS: Evet. Bu SES (cinsel enerji) virüsü hemen hemen bağırsaklarda bulunur. Yani, ana üssünü orada bulur ve birkaç şey olur. Eğer bu SES virüsünden çok fazla serbest bırakırsanız, tepki verir ve sizi temizler ama iyi ve rahatsız edici olur. Ama siz onu mutlaka serbest bırakmaya çalışmasanız bile, bir nevi aşağı doğru ilerler. Ve bugünlerde çok fazla salıverme yapıyorsunuz. Çok, çok. Ama bu sadece o faaliyetten kaynaklanıyor. Sonra aklınız başınızdan gidiyor ve "Neden ben?", "Neden bende bu var?" ve "Lanet olası atalarım" diye merak ediyorsunuz ve bilirsiniz, bu bazen hayatı biraz rahatsız edici hale getiriyor. Bunu düzeltmek için ne yaptın?

 

AGGI: Enerjik çalışma mı yoksa fiziksel olarak mı?

 

ADAMUS: Herhangi bir şey. Probiyotikler?

 

AGGI: Bunu denedim. Mesela bir zamanlar o kadar kötüydü ki doktorlara gittim ve onların bilmediğini fark ettim.

 

ADAMUS: Hayır, bilmiyorlar.

 

AGGI: Sadece tahmin ediyorlar.

 

ADAMUS: Hayır.

 

AGGI: Ve ilk adım şuydu- eğer ben çözemezsem, o zaman kimse çözemez - yani ilk adım dışarıyı bırakmaktı, bilirsin işte, dışarıya güvenmek gibi.

 

ADAMUS: Yani, sadece bununla başa çıkmayı öğrendin, değil mi?

 

AGGI: Evet ve hayır. Yapabileceğim her türlü şeyi yaptım ve gerçekten hiç çözülmedi. Yani yaptığım şey, bu sorunu yaşamama rağmen, devam etmek oldu.

 

ADAMUS: Tamam.

 

AGGI: Çünkü bir noktada o kadar kötüydü ki, yaklaşık beş yıl önce, bilirsin, beni sıkışmış hale getirdi, yani hayatımda hamle yapmaktan korkmama neden oldu. Ama sonra fark ettim ki, eğer böyle kalırsam dibe batacağım (kıkırdar).

 

ADAMUS: Kesinlikle.

 

AGGI: Ve ben bunu yapmak istemiyorum, buraya bunun için gelmedim, diyordum. Kendim için iyi bir hayat istiyordum, bunun olmadığı bir hayat. Yani, gerçekten zevk almak ve gerçekten özgür ve bolluk içinde olmak ve bilirsin işte ...

 

ADAMUS: Doğru.

 

AGGI: ... zaten kim olduğumu bildiğim kişi olmak. Ve böylece, bilirsin işte, takılıp kalmak yerine hareket etmeye başladım.

 

ADAMUS: Güzel.

 

AGGI: Yani kelimenin tam anlamıyla hayatımda - kıtalar, ülkeler.

 

ADAMUS: Doğru, doğru!

 

AGGI: Yapamayacağımdan korktuğum şeylerin yanından geçiyordum, yanından geçiyordum ve yanından geçiyordum, temelde bunların hiçbirinin doğru olmadığını kendime kanıtlamak gibi, anlıyor musun?

 

ADAMUS: Doğru.

 

AGGI: Burada ikamet eden bir tür korku topu.

 

ADAMUS: Doğru.

 

AGGI: Ve bilirsin işte, attığım her adım, yaptığım her değişiklik bunu kolaylaştırıyor, serbest bırakıyor. Yapabileceğimiz nokta nerede ...

 

ADAMUS: Ama sen bunu başardın. Bununla başa çıkıyorsun.

 

AGGI: Evet.

 

ADAMUS: Çözülmüş değil.

 

AGGI: Evet.

 

ADAMUS: Burada birkaç şey oluyor ve yine Cauldre bu konuya girmemi istemiyor ama ben gireceğim. Yani, birkaç şey var. Bu SES virüsü ve sen gerçekten bunun bir kısmını atlatıyorsun. Bu sürekli bir temizlenme süreci ama gitmek istemiyor. Yapışıp kalıyor, ki bu da yerçekimi.

 

AGGI: Aynen öyle.

 

ADAMUS: Ayrıca gerçekten karnından bıçaklanmış bir geçmiş yaşamın var.

 

AGGI: Eeww!

 

ADAMUS: Ve, evet, ooh! Bu işe yarar (kıkırdar). Ve o geçmiş yaşam hala bunun ıstırabı ve acısı içinde.

 

AGGI: Sorun da bu. Bazen "Bu nereden geliyor?" diye düşünüyorum. Sanki ben değilmişim gibi hissediyorum ama bunu aşamıyorum. Ve bu çok - aşağılayıcı değil ama bir tür onursuzluk hissi. Ama dediğin gibi sanki geçmişe gitmek istiyorum. Bunu istediğimizi, değişimi istediğimizi bildiğini duymak çok güzel bir duyguydu. Pek çok kez, "Eğer oradaysa, bunu istiyorsunuzdur." dediğinde. Ben de "İstemiyorum ama orada!" diyorum.

 

ADAMUS: Ve çoğu insan bu şekilde davranır. Eğer yaşamlarında hala bir şey varsa, bu onu istedikleri içindir. Ve ben Şambra'yı bununla suçluyorum. Ama bu Cennetin Haçı sonrası mücadeleye ve Şambra Lanetine gerçekten girdiğimde ve bunu daha derinden hissetmeye başladığımda, bazı Şambra'lar hala oyundan zevk alıyorlar ve ben onları bu konuda suçlayacağım. Ama çoğu, çoğu artık "Tamam, bundan bıktım" diyor. Ama sonra da çıkamıyorlar. Bir sonraki adımı nasıl atacaklarını bilmiyorlar.

 

AGGI: Bazı yönleri hoşlarına gidiyor. "Oh, bu çok iyi" anlamında değil, onlara kimlik kazandırması anlamında.

 

ADAMUS: Onlara kimlik veriyor. Kesinlikle.

 

AGGI: Ama "Ooh! Buna bayıldım." anlamında değil. (kıkırdar)

 

ADAMUS: Ama sonra sen, "Tamam, ben tüm bunların ötesine geçmeye hazırım. Ve ben kendimle yüzleştim. Bunu gerçekten istiyor muyum? Hayır. Ve o zaman ne...?" diyorsun. Yani her şeyi içinde tutan bir yerçekimi ve bir de geçmiş yaşamın var. Yerçekimi sadece fiziksel değildir. Aslında her şeyden çok duygusaldır. Ve bu yüzden hala acı çeken bir geçmiş yaşamın var ve bunu bu yaşamına da bulaştırmış durumda. Ama bu geçmiş yaşamın acısı bir çekim gücü, duygusal bir çekim gücü tarafından tutuluyor.

 

AGGI: Hm.

 

ADAMUS: Tamam, birkaç tane daha. Bugün üzerinde çalışacağız.

 

LINDA: Ricardo.

 

ADAMUS: Merhaba efendim.

 

RİCARDO: Merhaba.

 

ADAMUS: Bu arada, hoş geldin. Crimson Circle'a, Şambra'ya hoş geldin. Şu ana kadar herkes hakkındaki görüşlerin, hislerin neler? (birkaç kıkırdama).

 

RICARDO: Şey, beklediğim gibi değil.

 

ADAMUS: Ne bekliyordun?

 

RICARDO: (boğazını temizler) Erm ...

 

ADAMUS: Bu değil (Adamus kıkırdar).

 

RICARDO: Hayır, ama sorun değil.

 

ADAMUS: Evet.

 

RICARDO: Evet. Her şeyden önce, seninle tanışmak bir onur.

 

ADAMUS: Teşekkür ederim, seninle de tanışmak bir onur.

 

RICARDO: Evet.

 

ADAMUS: Yani hayatında üstesinden gelmek için neredeyse her şeyi yaptığın bir sorun var ve hala orada duruyor. Belki de sadece yerçekiminde katılaşmıştır.

 

RICARDO: Evet. Hayatım boyunca bu vardı ve çok terliyorum.

 

ADAMUS: Evet. Ben de öyle, özellikle Şambra'nın yanında (Adamus kıkırdar). Çok terlersin. Tamam. Bunda yanlış bir şey yok. Bu aslında bedenin arınma yoludur.

 

RICARDO: Evet, ben de öyle umuyorum.

 

ADAMUS: Evet, çoğu zaman, bilirsin, vücudun bir sorunu vardır, içinde toksinler vardır ve çoğu zaman terleme bundan kaynaklanır. Bu oldukça doğal. Evet, doğaldır. Ama bu senin en büyük sorunun değil, değil mi?

 

RICARDO: Yani, fiziksel olarak, evet.

 

ADAMUS: Duygusal olarak?

 

RICARDO: Duygusal olarak mı?

 

ADAMUS: Evet.

 

RICARDO: Yalnızlık.

 

ADAMUS: Yalnızlık. Tamam. Neden yalnızlık?

 

RICARDO: Şey, sanırım bu benim sağlık sorunumla ilgili... yani, evet.

 

ADAMUS: Pek sayılmaz. Yani, bu ...

 

RİCARDO: Sanki, düşünmek istemiyorum... dokunulmayı. Bilmiyorum. Hayır, üzgünüm (kıkırdar).

 

ADAMUS: Hayır, hayır. Tamam. Hayır, bu yalnız olmak için bir tür bahane. Çok terlediğini düşünerek bunu pekiştiriyorsun. Ve, biliyorsun, aslında, kimse gerçekten umursamaz. İkincisi, yalnız kalmak için bir bahane, kendi başına kalmak için.

 

RICARDO: Şey ...

 

ADAMUS: Bir doktorla konuştun mu?

 

RICARDO: Evet, çok.

 

ADAMUS: Ne söylediler?

 

RICARDO: Aptalca şeyler.

 

ADAMUS: Aptalca şeyler. Doğru! Doğru! (Adamus kıkırdar) Kesinlikle.

 

RICARDO: Hiçbiri ... evet.

 

ADAMUS: Öyleyse, duygusal tarafa, yalnızlığa bir göz atalım ve yine yerçekimi tarafından içeride tutulan şeye. Diyelim ki terleme diye bir şey yok. Etrafında çok fazla insan olmasını ister miydin?

 

RICARDO: Evet. Evet.

 

ADAMUS: İsterdin, tamam. Çok fazla parti yapmak ister miydin?

 

RICARDO: Evet.

 

ADAMUS: Ve bol bol flört etmek? (evet anlamında başını sallar) Tamam.

 

RICARDO: Bunlar benim mücadele ettiğim şeyler.

 

ADAMUS: Tamam. Harika. Sorun değil. Sorun değil. Sana sarılabilir miyim? Gel hadi! (Sarılırlar). Güzel.

 

RICARDO: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Tamam. Muhtemelen bugün mikrofonu alacağını düşünmemiştin.

 

RICARDO: Bu doğru.

 

ADAMUS: Evet, ama aldın. Şimdi bunun bittiğine sevinmedin mi? Oh!

 

RICARDO: Evet ve sarılmak istedim.

 

ADAMUS: Evet, güzel.

 

RICARDO: Demek aklımı okudun.

 

ADAMUS: Güzel. Hayır, Linda okudu (birkaç kıkırdama). Evet. Bu arada ben zihin okuma yapmıyorum. Oh, bu korkunç. Herkesin zihnini okuyabilseydiniz ve tüm düşüncelerine ve her şeye sahip olsaydınız nasıl olurdu hayal edebiliyor musunuz? Enerjileri deşifre ederim ama zihin okumam. Tamam. Evet.

 

TAMARA: Evet. Merhaba, Adamus. Herkese merhaba.

 

ADAMUS: Sorun var mı?

 

TAMARA: Evet. Çok fazla su içiyorum.

 

ADAMUS: Çok fazla su içiyorsun.

 

TAMARA: Ve gözler tam burada.

 

ADAMUS: Mm hmm. Söylesene, çok fazla su içmek neden büyük bir sorun? Bazı insanlar "Keşke benim de böyle bir sorunum olsaydı" diyorlar. (kahkahalar) "Lütfen bana o sorunu ver."

 

TAMARA: Ben onsuz yaşayamam.

 

ADAMUS: Bu doğru. Nefes almakla aynı şey. Çok fazla nefes alıyor musun?

 

TAMARA: Evet, ama çok fazla.

 

ADAMUS: Çok mu fazla? Çok fazla su içmek nedir? Ben viski içmek diyeceksin sandım, ama...

 

TAMARA: Bak ne kadar su içmem gerekiyor (bir su bidonu tutar). Bu çok fazla ve daha önceleri de içiyordum ...

 

ADAMUS: Bu bir saatte mi yoksa bir günde mi?

 

TAMARA: Hayır, bundan günde iki ya da üç tane içiyorum.

 

ADAMUS: Senin için iyi. Evet.

 

TAMARA: Ve tuvaleti çok kullanmam gerekiyor.

 

ADAMUS: Bu da senin için iyi.

 

TAMARA: Öyle mi?

 

ADAMUS: Evet, elbette. Sürekli temizlik. Yani, aslında, Şambra susuz kalmaya meyillidir. Yani, hayır, bu iyi bir şey.

 

TAMARA: Tamam.

 

ADAMUS: Hadi burada önemli bir şeye geçelim.

 

TAMARA: Ve benim gözlerim. Özellikle şuradaki (sağ göz).

 

ADAMUS: Ne yapıyor?

 

TAMARA: Bazen kapanıyor- şey, çok küçülüyor.

 

ADAMUS: Doğru.

 

TAMARA: Zaten küçük ama daha da küçülüyor. Özellikle bu (sağ göz).

 

ADAMUS: Doğru. Tamam.

 

TAMARA: Ve bu (sol göz), normal. Neler oluyor?

 

ADAMUS: Şey, bunlar gerçekten büyük sorunlar değil.

 

TAMARA: Öyleler! Benim için!

 

ADAMUS: Senin için büyük sorunlar. Tamam.

 

TAMARA: Çünkü gözlerimi göstermek istemediğim için kızımın gözlüklerini takıyordum, çünkü bu, bilirsin, ...

 

ADAMUS: Göz üzerinde küçük bir yerçekimi etkisi.

 

TAMARA: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Bunun üstesinden geleceğiz.

 

TAMARA: Güzel.

 

ADAMUS: Güzel. Hızlı iyileşmenin poster çocuğu olacaksın. Evet. Ama su içmeye devam et. Bunda yanlış bir şey yok.

 

TAMARA: Tamam.

 

ADAMUS: Evet. Güzel.

 

TAMARA: Pekâlâ. Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: İki tane daha ve devam edeceğiz.

 

LINDA: (fısıldar) Tamam.

 

ADAMUS: Hayatınızdaki sorunlar hakkında konuşuyoruz ve çok fazla su içmek buna dahil değil. Özür dilerim. Bu listeye girmez. Uygun değil. Evet, hangi sorunlar?

 

PATRICIA: Merhaba. Bu noktaya gelmek için çok şey yaptığımı fark ediyorum ve şimdi bu yerdeyim ve bazen... sanki çok fazla farkındalığım varmış gibi, ama insan formuna girdiğimde bir reddediş yaşıyorum. Sanki bir arkadaşım vardı ve ben bir gün ağzımdan kaçırdım, "İnsan olmak istemiyorum; mükemmel olmak istiyorum." diye. Ve bu benim bilincim için çok açıklayıcıydı.

 

ADAMUS: Doğru.

 

PATRICIA: Ve çok fazla yalnızlık oldu, ama bunun sadece bu olduğunu düşünmüyorum. Bence bu bir kimlik meselesi. Sanki hep buraya ulaşmak istiyordum ve şimdi buradayım, peki şimdi ne olacak?

 

ADAMUS: Şimdi ne olacak?

 

PATRICIA: Ve bu konuda korku içinde gidip geliyorum. Sanki bir girip bir çıkıyorum. Şu anda sanki bir yerlerde kendimi paylaşırken izliyormuş gibi hissediyorum ...

 

ADAMUS: Öylesin.

 

PATRICIA: ... çünkü bu çok korkutucu.

 

ADAMUS: Doğru. Korkutucu değil mi? Evet.

 

PATRICIA: Şey, şu anda öyle.

 

ADAMUS: Evet. Öyle.

 

PATRICIA: Çünkü ben bunca yıldır orada gömülü olan şeyi açığa çıkarıyorum. Sadece o zihin gider ve gider ve gider.

 

ADAMUS: Zihin bu yerçekimi etkisi için büyük, büyük bir mıknatıs ve bu sadece yerçekimi değil. Bu elektromanyetik ve bir dizi başka şeyin bir araya toplanmış halidir. Bunu aşmak gerçekten çok zor. Ve bu konudaki düşünceme geleceğim- paylaştığınız için teşekkür ederim - düşünceme geleceğim, muhtemelen Şambra'da gördüğüm en büyük sorun, çok fazla su içmenin yanı sıra, en büyük sorun "Ne zaman aşacağım? Bu ne zaman gerçekleşecek? Bunu hissedebiliyorum. Orada olduğunu biliyorum. Ama bahsettiğimiz bu sonraki seviyelere, sihir seviyelerine, zarafet ve kolaylık seviyelerine nasıl geçebilirim?" Ve sanki tam oradasınız, orada olduğunu biliyorsunuz ve "Tamam, yarın olacağını biliyorum" diyorsunuz ve sonra olmuyor. Ve, "Farkındalığımı gerçekleştireceğimi biliyorum. Işığımı, enerjimi gerçekten anlayacağım" diyorsunuz ve bu sadece gerçekleşmeyen sinir bozucu bir şey. Sadece kırılmıyor.

 

O halde bununla derin bir nefes alalım. Bu yerçekimi çok, çok, çok güçlü bir kuvvettir.

 

 

 

Yerçekiminin Diğer Yüzü

 

Keahak'ta da bir dereceye kadar bundan bahsetmiştik. Bilinciniz var, öyle değil mi? Ve sonra enerjiniz var. Enerji ve bilinç henüz bütünleşmemiş olsalar da birlikte çalışırlar. Ama birlikte çalışırlar.

 

Şimdi, enerjiniz aktive olduğu anda, yani siz, ruhlu varlık, bir şey yapmayı seçtiğinizde, enerji aktive olur ve ışığa dönüşür. Işık basitçe odaklanmış, yönlendirilmiş enerjidir. Bir amaca hizmet edecektir. Şimdi bir şey yapacak ve böylece ışığa dönüşecek. Ama aslında sadece enerjidir, şimdi bir tür ışığa dönüşür ve deneyimlerinizi, yaşamı desteklemek için bu gerçekliğe doğru yolculuğuna başlar.

 

Ve ışık hareket etmeye başladığı, oyuna, deneyiminize girmeye başladığı anda, bir çekim gücü yaratır. Bu çekim gücü çok ama çok iyi bir amaca hizmet eder. Her şeyi bir arada tutar. Her şeyi bir tür kompozisyon haline getirir. Görme duyunuz, işitme duyunuz, koku alma duyunuz, tüm insan duyularınız gibi şeyleri bile bir araya getirir. Bir araya getirir, aksi takdirde her yerde olurlardı. Şu anda olduğu gibi, burada yaptığımız şey için neredeyse tüm duyularınızı kullanıyorsunuz. Yerçekimi tarafından bir arada tutuluyor. Bu güzel bir birleşme dinamiği.

 

Çok güzel bir dinamik. Ancak uzun bir süre boyunca, bu yerçekimi giderek daha fazla fiziksel olana, bu Dünya düzlemine odaklandı, zihne odaklandı ve yerçekiminin diğer tarafı hakkında gerçek bir unutuş oldu. Yerçekimi sadece şeyleri fiziksel ya da duygusal olarak tutmaz; aynı zamanda her şeyi açan, bir odağa girmenizi sağlayan ve sonra da açılıp genişlemenize izin veren kuvvetin ta kendisidir.

 

Fizikçiler bunun hakkında yeni yeni konuşmaya, yerçekiminin başka bir gücü, başka bir tarafı olduğunu fark etmeye başladılar. Buna karanlık madde diyorlar. Bu isimden hiç hoşlanmıyorum, çünkü karanlık değil- sadece ne hakkında konuştuklarını bilmedikleri anlamına geliyor- ve hiç de madde değil. Katı değil. Kütle değil. Bu her zaman vardı- yerçekiminin diğer tarafı- her zaman, her zaman vardı, ama unutuldu.

 

Keahak'ta ve bazı atölye çalışmalarında bunun hakkında konuşuyorduk ve sonunda "Buna farklı bir isim vermeliyiz" dedim ve yakın zamanda aerotheon (Arotian) adını verdim. Aerotheon (Arotian). A-e-r-o-t-h-e-o-n. "Aero," hava, atmosfer ya da açıklık anlamına geliyor. "Theon," temelde "ruh" kelimesinin özgür bir uyarlaması. Yani, açık ve özgür ruh ve yerçekiminin diğer tarafı. Yerçekiminin bir şeyleri açan, sizi başka alemlere taşıyan, sizi yukarı kaldıran kısmıdır. Oysa normal yerçekimi, bildiğiniz gibi, sizi içeri çeker, doğal bir akış vardır. İçeri girdikçe, aynı zamanda da esasen genişleyecek, yükselecek, diğer alemlere gidecek ve belli bir noktada güzel bir döngü yaratacaktır. Eğer bunun farkındaysanız ve buna izin veriyorsanız, bu bir döngü yaratır. Yani bu sürekli bir araya gelme, kaynaşma, açılma ve genişlemedir.

 

Yerçekimi kuvvetleri sonraki seviyelere geçmek için çok önemlidir. Ancak bunun sadece bir tarafı olduğunda, bu sadece eril ya da sadece dişil tarafınız olması gibi bir şey olur; korkunç derecede dengesiz olur ve size çok tatmin edici bir yaşam vermez. Yerçekimi de aynı şeydir. Sizi tek bir şeye hapseder, kitle bilincine, eski kalıplara, bu fiziksel bedene hapseder.

 

Yani, diğer taraf aerotheon (Arotian), açıklıktır ve ben şimdi Şambra ile birlikte bunu kullanmaya başlamak istiyorum, bunun farkında olmanızı istiyorum. Bunun farkında oldukça onun VE olduğunu fark edeceksiniz. Burada çok yoğun ve odaklanmış olabileceğiniz gibi, çok açık da olabilirsiniz. Ve bu çok güzel bir şey yaratır- neredeyse sonsuzluk sembolü gibi- bu çok açık, doğal bir akıştır.

 

Üzerinde düşündüğüm soru şu: Bunu nasıl yapacağız? Bunu nasıl yapacağız? Daha fazla merabh mı yapacağız? (Birisi "Trambolin al" der) Trambolin mi alalım? Tamam. Ama- tamam, iyisinden. Bir trambolin, ama sizi her zaman aşağı çekecek, değil mi? Nihayetinde, üç ya da dört gün sonra, düşeceksiniz, düşeceksiniz.

 

Peki bunu nasıl yapacağız? Önerilerinizi ve katkılarınızı rica ediyorum, çünkü bu beni şaşırtıyor. Açılmak, aşmak için şimdi ne yapabiliriz? Hangi araçları kullanabiliriz? Dünyanın dört bir yanındaki Şambra'larla ne paylaşabiliriz? Oraya nasıl ulaşabiliriz? Kitle bilincini nasıl aşarız? Ve size hemen söyleyeyim, eğer çok fazla düşünürseniz, sadece yerçekimini sağlamlaştırırsınız. Sadece çıkmayı daha da zorlaştırırsınız.

 

 

 

Yerçekiminden Kurtulmak

 

Mikrofonu uzatacağız ve arka masadan rica edeceğim, lütfen biz geçtikçe bir liste yapar mısınız? Ne söyleyecekseniz söyleyin ama sonra birkaç kelimeye ya da daha azına indirin. Tamam. Mary Beth?

 

MARY SUE: Mary Sue (kıkırdar).

 

ADAMUS: Mary Sue. Teşekkür ederim.

 

MARY SUE: Kendi başıma denediğim şey, um... tamam, benimkilerinden biri üzüntü.

 

ADAMUS: Üzüntü, tamam.

 

MARY SUE: Ve şunu biliyorum, üzüntüye giriyorum çünkü bu beni daha derine götürüyor ve daha derinlere gitmeyi çok arzuluyorum.

 

ADAMUS: Ben bunu anlamak istiyorum. Üzüntü seni daha derine götürüyor.

 

MARY SUE: Çünkü bir şeyler doğru değil ve ben bunu anlamak istiyorum.

 

ADAMUS: Tamam. Yani, üzüntünün daha derinlerine mi inmeyi seviyorsun?

 

MARY SUE: Daha derine inmeyi seviyorum ama üzüntü kısmından çıkmak istiyorum.

 

ADAMUS: Tamam.

 

MARY SUE: Yani, yaptığım şey derinliğin bana verdikleri için minnettarlık hissine girmek.

 

ADAMUS: Tamam.

 

MARY SUE: Ve ben sadece- tamam, belki siz buna görselleştirme diyeceksiniz, ama bugün kullanabileceğim bir yöntem olmadığı için, ben sadece üzüntünün uçup gittiğini görüyorum.

 

ADAMUS: Tamam. Bu gerçekten işe yarıyor, değil mi?

 

MARY SUE: Şey... (kıkırdar) Bu benim yaratımımdı.

 

ADAMUS: Elbette. Bayıldım. Bu harika bir şey. Ve bu onu ortadan kaldırdı, değil mi?

 

MARY SUE: O kadar ileri gidemedim (kıkırdar).

 

ADAMUS: Herhangi bir etkisi oldu mu? Üzüntü seviyesini azaltmaya yardımcı oldu mu?

 

MARY SUE: Geçici olarak diyebilirim.

 

ADAMUS: On dakika mı?

 

MARY SUE: Zaman tutmadım.

 

ADAMUS: Yani (kıkırdayarak), sana zorluk çıkarmaya çalışmıyorum ama seni bir örnek olarak kullanmak istiyorum.

 

MARY SUE: Hayır, yapacağım, yapacağım- tamam.

 

ADAMUS: Tekrar içine çekiliyorsun.

 

MARY SUE: Tamam.

 

ADAMUS: Ve o lanet yerçekimi seni tekrar içine çekiyor. Ve yerçekimi, eğer bu bir varlık olsaydı, yerçekimi şöyle olurdu, "Oh, ona bak! O üzüntü şeyine girecek. Ben hemen devreye gireceğim ve onu üzüntüsünün derinliklerine çekmeye yardım edeceğim. Ve sonra o ..."

 

MARY SUE: "Ve sonra bunu tekrar yapacak" (kıkırdar).

 

ADAMUS: Evet. Ve sonra, evet, "Ve o tekrar yaptığında ben burada olacağım." Ve bu, bir öcü gibi. Seninle alay eder ve şöyle der: "Tamam, çıkmaya çalış. Çıkmaya çalış Mary Sue, ve - bum! - seni hemen geri koyacağız."

 

MARY SUE: Tamam.

 

ADAMUS: Bu sinir bozucu. Çok, çok sinir bozucu ve ben bu tür bir yerçekiminin daha fazla yerçekimi doğurduğunu söylüyorum. Birleşmeye devam ediyor.

 

MARY SUE: Tamam.

 

ADAMUS: Üzüntüden kurtulmak ister misin?

 

MARY SUE: Evet.

 

ADAMUS: Tamam.

 

MARY SUE: Ve kendime yalan söylemekte oldukça iyiyim.

 

ADAMUS: Evet, bu iyi (gülerler). Kendine yalan söylemekte oldukça iyi olduğunu söyledi. Evet, hepimiz öyle değil miyiz? Ya da "hepiniz." Tamam, teşekkür ederim.

 

MARY SUE: Tamam.

 

ADAMUS: Evet. Ne yapacağız? Tahtaya ne yazacağız? "Görselleştirme," değil mi?

 

MARY SUE: İşin özü bu değil. İşin özü şükran duymaktır.

 

ADAMUS: Şükran duymak-... tamam, "şükran duymak," evet, tahtada. Oh! Sanki sihir gibi.

 

MARY SUE: O zaten orada!

 

ADAMUS: Evet. Selam.

 

CHRISTINE: Merhaba, Adamus. Soru neydi, çünkü ... (kıkırdar)

 

ADAMUS: Evet, ben de unuttum. Durumun tüm ciddiyetine rağmen. Ne yapabiliriz? Bu yerçekimini nasıl kırabiliriz? Manyetik bir şey kullanarak yerçekimine karşı silahlar mı yapacağız? Yerçekimine ateş mi edeceğiz?

 

SHAUMBRA 1: Bu harika olurdu ama denemeye devam ediyorum, izin vermeye geri dönüyorum. Daha fazla izin vermeye çalışıyorum.

 

ADAMUS: Tamam. Doğru.

 

SHAUMBRA 1: Ama hala bir şekilde geri çekilmeye devam ediyorum.

 

ADAMUS: Evet.

 

CHRISTINE: Yani, bunu çözemedim. Ama zihinsel olarak çözmeye çalışmaya başladığım anda, gerçekten çok uzakta olduğumu biliyorum, bu yüzden sadece nefes almaya, izin vermeye ve olmaya geri dönüyorum. Yani herhangi bir becerim yok.

 

ADAMUS: Evet. Peki nasıl izin veriyorsun? Sen, şahsen.

 

CHRISTINE: Ben şahsen kalbimi açıyorum ve sadece oluyorum. Düşünmüyorum. İşlem yapmıyorum. Sadece oluyorum.

 

ADAMUS: Bu olduğunda bir şey hissediyor musun?

 

CHRISTINE: Her yerim karıncalanıyor.

 

ADAMUS: Karıncalanıyorsun, tamam.

 

CHRISTINE: Evet. Ve bir nevi öyle ve ben sadece orada kalıyorum.

 

ADAMUS: İyi bir izin sonrasında ne oluyor?

 

CHRISTINE: Sadece çok fazla neşe duyuyorum ve günüm devam ediyor ve oldukça mutluyum.

 

ADAMUS: Tamam.

 

CHRISTINE: Evet.

 

ADAMUS: Sadece izin vermekle hayatında bir fark hissettin mi?

 

CHRISTINE: Oh, evet.

 

ADAMUS: Tamam.

 

CHRISTINE: Yüzde yüz.

 

ADAMUS: Güzel.

 

CHRISTINE: Evet.

 

ADAMUS: Peki, tahtaya "izin vermek" yazalım mı?

 

CHRISTINE: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Şimdi, bazı Şambra'ların izin verme konusunda oldukça iyi olduklarını söylemek zorundayım. Bu sadece tamamen açılmak anlamına gelir. Ve "Ben izin veriyorum. İzin veriyorum. Şu anda beşinci izin verme seviyesindeyim. Şimdi altıncı izin verme seviyesindeyim." (birkaç kıkırdama) gibi şeyler yapmaya çalışmayın. Bazıları berbat. Bunu kötü bir mantra gibi kullanıyorlar. Bunu bir disipline ya da egzersize dönüştürüyorlar ve yerçekimi öcüsü şöyle diyor: "Oh, dostum, seni yakaladım. Seni o kadar çok yakaladım ki. İzin verdiğini sanıyorsun ama tek yaptığın kendini yerçekimimin daha da derinlerine gömmek. Seni yakaladım." Evet. Teşekkür ederim.

 

CHRISTINE: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Tamam, izin vermek. Başka ne yapabiliriz? Ne yapabiliriz? Bu tüm Şambra için. Ne yapabiliriz? (Adamus kıkırdar) Mikrofonu aldığında Gaelon'un yüzündeki ifade.

 

GAELON: Bana bir dakika ver. Bunu ayarlamam gerekiyor.

 

ADAMUS: Tamam. Kamerayı kendine mi takacaksın?

 

GAELON: Evet.

 

ADAMUS: Bu çok garip.

 

GAELON: Lütfen ...

 

ADAMUS: Bu çok garip.

 

GAELON: Lütfen, Adamus, kımıldama. Aksi takdirde, atış alanımın dışında kalacaksın.

 

ADAMUS: Tamam. Peki, bu yerçekimi kuvvetini aşmak için ne yapabiliriz, Gaelon?

 

GAELON: (duraklar) Bu soruyu biraz hissediyorum. Hissediyorum... ilk düşüncem şuydu, bilirsin.

 

ADAMUS: Eghh! Düşünemiyorsun. Tamam, sonraki. Devam et.

 

GAELON: Tamam. Bu, tamam, eğer yerçekiminden çıkıyorsanız ve o sizi tekrar içine çekiyorsa, o zaman bırakın sizi başka bir yere çeksin? (Adamus güler; çok sayıda izleyici kahkahası) Biliyorum.

 

ADAMUS: Tamam. Evet. Bu konuda yorum yok (Adamus kıkırdar). "Başka bir yer" neresi olabilir?

 

GAELON: Ben... tüm bu konu bana çok fazla içki içmek gibi bazı bağımlılıklarla kendi mücadelelerimi ve bunun yerine başka bir şey yaparak bunun üstesinden nasıl geldiğimi düşündürdü. Peki aynı 'eylemi' yerçekimi için de kullanabilir miyiz?

 

ADAMUS: İçki içmek sizi yerçekiminden uzaklaştırabilir. Hayır, yani, yapabilir. Uyuşturucular sizi yerçekiminden uzaklaştırabilir, ta ki ertesi sabah uyanana kadar.

 

GAELON: Evet, sonra berbat olur.

 

ADAMUS: Sonra bir bakarsın ki, "Ohh, kahretsin! Daha da kötüsüne geri döndüm. Şimdi kendimi kötü hissediyorum." Evet. Peki ya uyuşturucu?

 

GAELON: Pek değil. Yani ...

 

ADAMUS: Hayır, onların seni yerçekiminden kurtarmaya yardımcı olacağını düşünmüyor musun?

 

GAELON: Oh, evet.

 

ADAMUS: Evet. Hiç ciddi bir uyuşturucu denedin mi? Annenin orada oturduğunu biliyorum.

 

GAELON: Hayır.

 

ADAMUS: ... şu anda dinliyor, ama ... (kıkırdarlar)

 

GAELON: Öyle bir şey yok.

 

ADAMUS: Hayır mı?

 

GAELON: Sanırım birkaç kez kafa yapıcı ama hayır.

 

ADAMUS: Evet.

 

GAELON: Daha sert bir şey değil.

 

ADAMUS: Bunu aldığında kendini aştın mı?

 

GAELON: Eğlenceli bir yolculuktu.

 

ADAMUS: Evet. Ertesi gün?

 

GAELON: Kafa yapıcılar iyiydi. Gerçekten bir ...

 

ADAMUS: Doğru. Doğru (Gaelon kıkırdar). Ama sorun şu ki siz düşüncelerinizi toparlarken ben bir an için duracağım. Yani, uyuşturucu alıyorsunuz, ayahuasca ya da diğerlerinden herhangi birini yapıyorsunuz ve bilirsiniz, bu heyecan verici. Ancak bir ya da iki gün sonra kendinizi tekrar yerçekiminin içinde bulduğunuzda, her neyse, hala sıkışmış durumdasınız ve tek çıkış yolunuz bu ilaçları almaya devam etmek, bu gerçekten moral bozucu. Ve yerçekimi şimdi sizi bir kez daha yakalamış ve "Ha, ha, ha! O ilacı alacağınızı ve kurtulacağınızı sanmıştınız. Uh- uh.. Hayır. Seni yakaladım."

 

GAELON: Aslında bunu düşününce cevabımı değiştirmek istiyorum.

 

ADAMUS: Tamam.

 

GAELON: Yani son zamanlarda yaratıcı olmak, yani tüm uyuşturucu, içki ve diğer şeylerden bağımsız olarak.

 

ADAMUS: Doğru.

 

GAELON: Yaratıcılık.

 

ADAMUS: Tamam.

 

GAELON: Bir şeyler yapmak, bir şeyler inşa etmek.

 

ADAMUS: Mesela, ne yapıyorsun?

 

GAELON: Şu anda- bunu nasıl açıklayabilirim ki - ailemin bazı üyeleriyle birlikte bir masaüstü oyun için oyun yöneticisiyim.

 

ADAMUS: Doğru.

 

GAELON: Tüm dünyayı sıfırdan yaptım, yazdım, minyatürler yaptım ve, ama ...

 

ADAMUS: Bana Tanrı gibi geldi.

 

GAELON: Evet, temel olarak.

 

ADAMUS: Evet.

 

GAELON: Ve sadece bu da değil, ona hayat vermek. Bir ... yaratmak.

 

ADAMUS: Elbette. Kendini ortaya koyuyorsun, bir şeyler yapıyorsun.

 

GAELON: Bir tiyatro, evet.

 

ADAMUS: Doğru. Tamam. Güzel.

 

GAELON: Ve insanları izliyorsun ...

 

ADAMUS: Peki, Şambra için burada tahtaya ne yazardın? Bir oyun yöneticisi olmak mı? (Gaelon kıkırdar)

 

GAELON: Bu kötü bir fikir değil! (duraklar)

 

ADAMUS: Peki Gaelon, gerçekten de çıkmana yardımcı oldu mu? Yoksa dikkatini mi dağıttı? Ve benim açımdan bir yargılama yok, ama ...

 

GAELON: Yerçekiminden mi?

 

ADAMUS: Evet.

 

GAELON: Sanki çıkarıyormuş gibi hissediyorum.

 

ADAMUS: Tamam.

 

GAELON: Dikkat dağıtıcı değil.

 

ADAMUS: Tamam.

 

GAELON: Video oyunları dikkat dağıtıcıdır.

 

ADAMUS: Tamam. Video oyunları öyle.

 

GAELON: Evet.

 

ADAMUS: Bu bir video oyunu değil mi?

 

GAELON: Bu bir video oyunu değil.

 

ADAMUS: Tamam.

 

GAELON: Bu bir masa üstü, yüz yüze, sanki parçaları hareket ettiriyormuşuz gibi. Çılgınca şeyler oluyor. Tam anlamıyla bir hikâye anlatıyorum.

 

ADAMUS: Doğru. Şunu anlamama izin ver.

 

GAELON: Tamam.

 

ADAMUS: Yani bunu bir video oyunu olarak yapmıyorsun.

 

GAELON: Hayır.

 

ADAMUS: Hayatında ne değişti? Hayatının çoğu öyle değil miydi?

 

GAELON: Yani çoğu video oyunlarıydı ...

 

ADAMUS: Mm hmm.

 

GAELON: Evet. Peki, ne değişti?

 

ADAMUS: Oyun yöneticisi olmadan önce video oyunlarına her hafta ne kadar zaman harcıyordun?

 

GAELON: Buna başlamadan önce bütün hafta.

 

ADAMUS: Ve hareket etmemeye çalışıyorum çünkü kamerayı kullanıyor olman gerekiyor. Ama video oyunlarının ağırlığını hayal edebiliyor musun?

 

GAELON: Çok fazla.

 

ADAMUS: Phewww!

 

GAELON: İçinden çıkmak çok zor.

 

ADAMUS: Vay canına. Vay canına. Evet. Yani, seni içine çekiyor.

 

GAELON: Evet.

 

ADAMUS: Ve bir oyuna dalmış durumdasın ve bu eğlenceli bir şey. Ama sen sadece yerçekimi tarafından tutuluyorsun.

 

GAELON: Benim deneyimime göre, video oyunları oynarken bilinçli olarak var olma yeteneğinizi kaybediyorsunuz. Hangi dünya olursa olsun içinde kayboluyorsunuz.

 

ADAMUS: Doğru. Bir parçanız o dünyada kayboluyor, evet.

 

GAELON: Evet.

 

ADAMUS: Tamam. Burada tahtaya ne yazardın?

 

GAELON: Kısacası ya da özetle, benim için, insanların içinde oynayabileceği bir dünya yaratmak ve bunun gelişimini izlemek. Bunu şöyle ifade edebilirim.

 

ADAMUS: Çok fazla yerimiz yok ...

 

GAELON: Biliyorum. Biliyorum.

 

ADAMUS: Peki ya "yaratıcılık"? Bu ...

 

GAELON: Ben bunu "inşa etmek, bir şey inşa etmek" gibi bir şey olarak koyardım.

 

ADAMUS: Tamam. "Yaratıcılık" iyi.

 

GAELON: Peki, tamam.

 

ADAMUS: Evet, güzel.

 

GAELON: Tamam.

 

ADAMUS: Teşekkür ederim. Tamam. Kameraya geri dönelim. Tamam, birkaç tane daha. Evet.

 

ALAYA: Ah!

 

ADAMUS: Ben çok fazla iyi araç görmüyorum- şey, onlar iyi araçlar. Ama, bilirsiniz, bunu dünyanın her yerindeki Şambra'lara götürmeliyiz. Burada tempoyu artırmamız, tahtaya bir şeyler yazmamız gerekiyor. Yerçekiminin üstesinden gelmek için ne yapıyorsun?

 

ALAYA: Şey, uzun süredir Alem İşçisi olan ve şimdi emekli olan biri olarak, benim için bu hayal gücü.

 

ADAMUS: Güzel.

 

ALAYA: Sadece genişliyorum ve hayal ediyorum ve bir anda zaman ve mekânda ilerliyorum ve seninle Haleakalā'da buluşuyorum (Çn: Hawai’deki bir ulusalpark) ve Melekler Zirvesi’ndeyiz ve sohbet ediyoruz. Ben sadece tümüyle imgeleme ve genişlemeye gidiyorum.

 

ADAMUS: Tamam. Hayal gücün hiç zihinsel engellere takılıyor mu?

 

ALAYA: Sabahları alarm çaldığında! (güler) Birdenbire...

 

ADAMUS: Doğru! (Adamus kıkırdar)

 

ALAYA: Öylece süzülüyorum ve aniden alarm çalıyor ya da aniden- beni yerçekimine geri çeken şey, "Ödemem gereken faturalar var. Bulaşıkları yıkamam lazım. Ev işlerini halletmeliyim."

 

ADAMUS: Kesinlikle!

 

ALAYA: "Oh, annemin doktora gitmesi gerekiyor."

 

ADAMUS: Evet.

 

ALAYA: Bilirsin, yani, birdenbire dünyevi şeyler beni aşağıya çekiyor ve yerçekimi beni aşağıya çekiyor.

 

ADAMUS: Seni aşağı çekiyor.

 

ALAYA: Etrafta uçuyor olmayı tercih ederim (kıkırdar).

 

ADAMUS: Neredeyse o hayal gücünün çoğunu siliyor.

 

ALAYA: Oh, evet.

 

ADAMUS: Ve hayal gücü gerçekten çok iyi.

 

ALAYA: Bayılıyorum.

 

ADAMUS: Gerçekten, gerçekten iyi. Ama, evet, hemen geri çekiliyorsun.

 

ALAYA: Evet. Ama gittikçe kolaylaşıyor. O lastik bandın artık o kadar çok çarptığını hissetmiyorum. Artık onu tanıyabiliyorum.

 

ADAMUS: Bu liste için iyi bir örnek ve tüm Şambra'ların kendilerine gerçekten izin vermeleri gereken bir örnek, sadece hayal etmek.

 

ALAYA: Hayal etmek. Evet.

 

ADAMUS: Bunu uydurmuyorsun. Başka bir deyişle, bu küçük bir fantezi değil. Ve çoğu zaman insanlar "Ah, bunu sadece uyduruyorum" diye düşünürler ve bu, bilirsin, sadece zihinsel bir saçmalıktır. Ama aslında öyle değil.

 

ALAYA: Bu konudaki ikilem de şu: Hayal gücüm var ama bunu aniden bir dünyaya dönüştürmek ya da ressamların yaptığı gibi resim yapmak ya da müzik yapmak gibi bir yaratıcılığım yok. Bunların hepsi benim alemlerimde (kıkırdar).

 

ADAMUS: Ama bir bakıma yerçekimi seni tutuyor ve "Sende yaratıcılık yok" diyor. Sen ...

 

ALAYA: Tezahür ettirmek. Somut bir şey koymak.

 

ADAMUS: Evet, ama bu sadece, bilirsin işte, tekrar, bunların hepsi bir araya geliyor ve sıkılaşıyor ve beyne yerleşiyor. Yine, Cennetin Haçı'ndan sonrasına bakarsak, bu nedir? Biliyorsun, hepsi orada. Nasıl oluyor da Şambra bunun içine girmiyor? Ve sanki - ah! - o yerçekimi.

 

ALAYA: Ve sonra da "Ben bununla ne yapacağım?" demiyorum.

 

ADAMUS: Doğru.

 

ALAYA: Bununla ne yapacağım? Eskiden dikiş dikerdim. Belki seramik yapardım. Onunla ne yaparım?

 

ADAMUS: Evet.

 

ALAYA: İşte benim ikilemim burada.

 

ADAMUS: Tamam.

 

ALAYA: Evet.

 

ADAMUS: Güzel. Birkaç tane daha. Burada liste için birkaç kişiye daha ihtiyacımız var. Merhaba.

 

SHAUMBRA 1 (kadın): Merhaba. Ben bu konuyla ilgili olarak "görselleştirme" diyebilirim.

 

ADAMUS: Görselleştirme, tamam.

 

SHAUMBRA 1: Aşırı düşünme konusunda çok kötü olduğum için. Bunu defalarca duydum. "Çok fazla düşünüyorsun. Her şeyi fazla düşünüyorsun."

 

ADAMUS: Evet.

 

SHAUMBRA 1: Ve biliyorum ki, evet, beyin gücü sizin en büyük ...

 

ADAMUS: Fazla düşünmek yerçekimi için harika bir besindir. O sadece- sqwchhhh!

 

SHAUMBRA 1: Mm hmm. Öyle.

 

ADAMUS: Sadece her şeyi bir arada tutar.

 

SHAUMBRA 1: Öyle.

 

ADAMUS: Bir bakıma, bu iyi bir şey. Her şeyi bir arada tutuyor, ancak sen açılmak istediğinde, o zaman yapamıyorsun çünkü çok sıkı.

 

SHAUMBRA 1: Evet.

 

ADAMUS: Ne hayal ediyorsun?

 

SHAUMBRA 1: İç karartıcı olan ve ailemin vurguladığı ve pekiştirdiği versiyonumdan başka bir versiyonumu. Bu mümkün olduğunu bildiğim bir şey ve sadece ...

 

ADAMUS: Ama ya sana diğer versiyonunun, hayal ettiğin ve gerçekten özdeşleşmek istediğin versiyonunun aslında var olduğunu söylersem- burada bu fiziksel alemde değil ama var - ama geçemez. Çünkü yine bu yerçekimi baloncuğundan geçemiyor.

 

SHAUMBRA 1: Buna inanıyorum.

 

ADAMUS: Evet. Evet. Ve böylece, o yerçekiminde kalırsın ve sonra ailen ve kendi benlik algın tarafından desteklenirsin ...

 

SHAUMBRA 1: Yargılar.

 

ADAMUS: ... ve diğer her şey. Ve sonra dışarı çıkmaya çalışırsın ve kırmaya çalışırsın ve bu işe yaramaz ve sonra tükenirsin.

 

SHAUMBRA 1: Evet.

 

ADAMUS: Evet. Güzel. Birkaç tane daha. Yani, görselleştirme. Bu arada ben görselleştirmeyi sevmiyorum. Çok zihinsel ve çok sınırlı olma eğilimindedir. Çoğu insan açık bir şekilde nasıl görselleştireceğini bilmez. Eminim geçmişte bir görselleştirme kursuna denk gelmişsinizdir ya da yeni bir araba istiyorsanız onu görselleştirirsiniz. Sonra bunu elde edemezsiniz ve kötü bir imgeleyici olduğunuzu düşünürsünüz. Sonra bu korkunç yerçekimi olayına daha da kapılıyorsunuz. Evet. Ve insanlar, eğer hayal gücünüzü kullanıp gözünüzde canlandırabilseydiniz, bu harika olurdu. Ama yapmıyorlar. Çok doğrusal bir seviyede görselleştiriyorlar ve sonra tezahür etmiyor ve sonra gerçekten kötü olduklarını düşünüyorlar.

 

Tamam, birkaç tane daha.

 

TAD: Merhaba. Ben "izin vermek" diyecektim ve bu söylendi- ve ben de katılıyorum.

 

ADAMUS: Söyleyebilirsin.

 

TAD: İzin vermek.

 

ADAMUS: Tamam.

 

TAD: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Zaten tahtada yazıyor.

 

TAD: Biliyorum. Biliyorum.

 

ADAMUS: Başka bir şeye ne dersin?

 

TAD: Güven.

 

ADAMUS: Güven. Tamam.

 

TAD: Bu hafta başıma gelen şey, izin verdiğim şey, sanırım, bilirsin, Keahak'ta yeni bir kelimen vardı ve ben de "Oh, harika, Adamus, başka bir kelime daha ..." (Adamus kıkırdar) dedim. Nasıl telaffuz ediyorsun?

 

ADAMUS: Bu arada, sözlükte buna ihtiyacımız var.

 

TAD: Yemek masamın üzerine yazdım. Aerothema ya da aerotheema. Her neyse ...

 

ADAMUS: Nasıl söylüyorsun?

 

TAD: Ama orada ve ...

 

ADAMUS: Nasıl söylüyorsun?

 

TAD: Aerothema?

 

ADAMUS: Aerotheon (Arotian). Evet.

 

TAD: Aerotheah.

 

ADAMUS: Aerotheon (Arotian).

 

TAD: Aerotheon (Arotian).

 

ADAMUS: Evet.

 

TAD: Teşekkür ederim. Aerotheon (Arotian). Yani, ben buna izin veriyordum. Bu tabii benim çili biberimle ilgili, bu şey ortaya çıkmıştı ve ben, "Bunun ne olduğunu bilmiyorum." dedim. Yani, bir şekilde hissediyorum, yerçekimi yukarı çıkıyor, su akıyor, şelale, falan filan. Bu yüzden, sadece izin vereceğim ve bunun gerçekleşeceğine güveneceğim. Bu gerçekleşecek. Sonucun ne olacağını bilmiyorum ama buna güveniyorum ...

 

ADAMUS: Tamam, güzel.

 

TAD: ... olacak.

 

ADAMUS: Tamam. Ve kendine gerçekten güvenebilir misin? Ne derece, birden ona kadar bir ölçekte, güven düzeyi?

 

TAD: Oh, kendime güveniyorum.

 

ADAMUS: Birden ona kadar.

 

TAD: Oh, birden ona kadar mı? On. Dokuz buçuk, on. On! (Adamus kıkırdar)

 

ADAMUS: Bana biraz şüpheli geliyor.

 

TAD: On, millet.

 

ADAMUS: Bilirsiniz, güven komik bir şeydir.

 

TAD: Evet.

 

ADAMUS: Ve sen kendine güvenme konusunda nispeten iyisin, ama bazen on değilse, kendine güvenmiyorsun demektir. Başka bir deyişle, dokuz ile on arasındaki o bir puan yerçekiminin sizi tekrar içine çekmesi için yeterli olabilir.

 

TAD: Ve bu ilginç. Ben kendimi oraya koymuyorum. Sürece, aerotheon’a güveniyorum.

 

ADAMUS: Doğru. Tamam.

 

TAD: Ben buna güveniyorum ve orada sayılırım. "Sayılırım" değil, sadece oradayım.

 

ADAMUS: Tamam. Güven iyi bir şey. Evet. Genel olarak, ne kadar etkili? Çok çok mutlu musun, biraz mı mutlusun, pek mutlu değil misin, yoksa berbat mı?

 

TAD: Oh, hayır. Ben mutluyum.

 

ADAMUS: Tamam.

 

TAD: Evet.

 

ADAMUS: Güzel.

 

TAD: Devam ediyor.

 

ADAMUS: Güzel.

 

TAD: Oluyor.

 

ADAMUS: Oluyor. Tamam.

 

TAD: Evet. Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: İki tane daha, sonra devam etmeliyiz. Eğer herhangi biri doğru yaparsa, Cauldre'nin cebinde 100 dolarım var (seyirciler "Ooh!" der ve Adamus ıslık çalar). Şambra'ya bu yerçekimi ikilemini aşmalarına yardımcı olmak için ne getireceğiz?

 

EVELINE: Şey, ortaya çıkan ilk sözcükler beni şaşırttı çünkü normalde beni rahatsız ederlerdi, yani aklıma gelen ilk sözcükler "bırak gitsin" oldu.

 

ADAMUS: "Bırak gitsin." Tamam.

 

EVELINE: Ama bence bir anlamda onu geçiştirmek.

 

ADAMUS: Doğru. Savaşmak mı?

 

EVELINE: Hayır!

 

ADAMUS: Hayır. Güzel. Bu işe yaramaz.

 

EVELINE: Hiç de değil.

 

ADAMUS: Evet.

 

EVELINE: Ama oluşan şey - yani umarım burada dururken bunu kavrayabilirim - 'yeni bir şey yap, beklenmedik bir şey' idi.

 

ADAMUS: Tamam. Bana bir örnek ver.

 

EVELINE: Yani, birkaç yıldır, kariyerimi bıraktığımdan beri, yapmak istediğim, zevk aldığım ve aynı zamanda bana para kazandıracak bir şey bulmaya çalışıyorum.

 

ADAMUS: Mm hmm. Sen ne yapıyordun?

 

EVELINE: Avukatlık eğitimi aldım. Akademideydim. Yani, öğretmenlik ve araştırma yapıyordum.

 

ADAMUS: Tamam. Çok zekisin, ha?

 

EVELINE: (kıkırdar) Evet, görünüşe göre biraz sıra dışı.

 

ADAMUS: Evet. Ve bu senin için işe yarayabilir. Sana karşı da çalışabilir.

 

EVELINE: Evet.

 

ADAMUS: Evet.

 

EVELINE: Evet, kafamdaki sesler bir kakofoni ve ben bunu bastırmaya çalışıyorum... (iç çeker)

 

ADAMUS: Evet. Peki, ne yapıyorsun? Şambra için tahtaya yazılacak yeni hangi araçla gelirdin?

 

EVELINE: Son zamanlarda işin içinde para olmayan bir şey yapmaya başladım ve bu şaşırtıcı derecede iyi hissettiriyor ve beni para oyunundan çıkarıyor gibi görünüyor.

 

ADAMUS: Mm hmm. Tamam.

 

EVELINE: Ben de merak ediyordum, belki de yerçekimi hayatımızın belli alanlarında, örneğin video oyunlarında ya da televizyonda özellikle mevcuttur.

 

ADAMUS: Doğru.

 

EVELINE: Gerçekten çekim gücü varmış gibi hissettiren şeyler. Ve benim için, para, sanırım, çekim gücü varmış gibi hissettiriyor, ya da en azından parayla...

 

ADAMUS: Oh, muazzam.

 

EVELINE: ... ilgilenme şeklimizin bir kısmı çekim gücüne sahip.

 

ADAMUS: Muazzam ölçüde. Evet.

 

EVELINE: Yani, eğer ben bunun içinde değilsem, o zaman o çekimi hissetmem.

 

ADAMUS: Tamam. Bunun içinde olmamanın bir örneği ne olabilir?

 

EVELINE: Yani, yapmaya başladığım şey bedava sarılmak.

 

ADAMUS: Bedava sarılmalar mı? Tamam.

 

EVELINE: Evet. "Ücretsiz Sarılmalar" yazan güzel bir tabela yaptım ve farklı yerlere gittim.

 

ADAMUS: Hiç tutuklandın mı? (kıkırdarlar)

 

EVELINE: Hayır, ama güvenlik bir kez gitmemi istedi.

 

ADAMUS: Oh, gerçekten mi?!

 

EVELINE: Evet (kıkırdar).

 

ADAMUS: Neredeydi o?

 

EVELINE: Çünkü ruhum beni hastanelerde bunu yapmaya çağırıyor gibiydi ve ben biraz tereddütlüydüm.

 

ADAMUS: Doğru, doğru.

 

EVELINE: "Gerçekten mi? Gidip bir hastane lobisinde tabelamla durmamı mı istiyorsun?" gibiydi.

 

ADAMUS: Doğru. Doğru.

 

EVELINE: Ama aynı zamanda mantıklı da geldi çünkü orada buna gerçekten ihtiyacı olabilecek insanlar olduğunu düşündüm.

 

ADAMUS: Evet.

 

EVELINE: Ben de öyle yaptım.

 

ADAMUS: Evet.

 

EVELINE: Ve bir süre sonra güvenliğin gerildiğini görebiliyordum.

 

ADAMUS: Şimdi, bu kulağa eğlenceli geliyor.

 

EVELINE: Öyleydi!

 

ADAMUS: Yarı çılgınca bir eğlence.

 

EVELINE: Öyleydi. Evet.

 

ADAMUS: Evet.

 

EVELINE: Gerçekten öyleydi. Ve insanlardan gelen tepkiler inanılmaz. Ve bir şey yapıp para almaktan çok daha dengeli bir enerji alışverişi gibi hissettiriyor.

 

ADAMUS: Evet. "Bedava sarılmalar" ve sonra alt köşede "Öpücükler, bir dolar" nasıl olur? (bazı kıkırdamalar)

 

EVELINE: Hayır, teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Daha ileri gitmeyeceğiz.

 

EVELINE: Bu sınırla ilgili bir şey. Ben yapmayacağım... (kıkırdar)

 

ADAMUS: Hayır, demek istediğim, aslında bu harika. Mizahi, çılgınca ve yerçekimine meydan okuyor. Diyor ki, "Ben, 'Şey, gidip kucaklaşamam'a takılıp kalmayacağım." Havaalanında denedin mi?

 

EVELINE: Evet, istiyorum. Deneyeceğim. Sadece burada, biraz fazla huzursuz ediciydi.

 

ADAMUS: Doğru.

 

EVELINE: Ama geçen hafta Paris'teydim ve Notre Dame'ın önünde yaptım.

 

ADAMUS: Oh, güzel. Evet, evet.

 

EVELINE: Yani bu eğlenceliydi (kıkırdar).

 

ADAMUS: Kaç tane yaptın?

 

EVELINE: Aslında bu saydığım tek zamandı çünkü saymıyordum. Çünkü benim için sayı önemli değil.

 

ADAMUS: Elbette.

 

EVELINE: Ama aslında kızım bana sordu- yanımdaydı - "Bugün sayabilir misin anne?" dedi.

 

ADAMUS: Tamam.

 

EVELINE: Ve sanırım yaklaşık 20 dakika içinde 13 kişi oldu.

 

ADAMUS: Vay canına. Vay canına! Peki, ne öğrendin- bu büyüleyici. Bu deneyimden ne öğrendin?

 

EVELINE: Her şeyden önce, bu sayı ile ilgili değil. Bu benim orada durmamla ilgili.

 

ADAMUS: Evet.

 

EVELINE: Yani, kimsenin yanıt vermediği bir zaman oldu ve umurumda olmadığını fark ettim.

 

ADAMUS: Doğru.

 

EVELINE: Ve bu benim için büyük bir olaydı.

 

ADAMUS: Yani, bazı insanlar için bu biraz garip. Demek istediğim, birisi orada elinde bir tabelayla duruyor, bilirsiniz, çünkü soyulacaklarını düşünüyorlar (kıkırdar). Bilirsiniz, onlara sarılın -schffft! schffft! - Bilirsiniz, cüzdan sizde.

 

EVELINE: Evet, ya dileniyorum ya da bu bir protesto tabelası ya da başka bir şey zannediyorlar.

 

ADAMUS: Doğru. Doğru. Evet. Evet. Güzel bir tabelan var mıydı yoksa sadece kaba bir karton tabela mı?

 

EVELINE: Şimdi seyahat ettiğim için, biraz daha "hareket halinde" tarzı bir şeyim var.

 

ADAMUS: Doğru, doğru.

 

EVELINE: Hala üzerine bazı güzel şeyler çiziyorum. Evde güzel renklerle boyanmış bir tane var.

 

ADAMUS: Evet.

 

EVELINE: Ama insanların tepkilerini izlemeyi seviyorum.

 

ADAMUS: Evet. Büyüleyici olmalı. Ve sonuçta herkes bunu istiyor, ama sonra yerçekimleri, şüpheleri devreye giriyor, " Bu... ne- ne diyorsunuz ona - bir Moon tarikatı üyesi mi, orada duran dindar bir kaçık mı, Yehova Şahidi mi, bedava kucaklaşmalar, bilirsiniz? Ama alakası yok." Sonra merak ediyorlar ve içlerindeki şeyler tetikleniyor. Ama ne var biliyor musunuz? Herkes bunu gerçekten istiyor.

 

EVELINE: Ve en azından ilginç konuşmalar, çünkü gelen güvenlik görevlisi bana bunun hastanede istenmediğini söyledi (kıkırdarlar).

 

ADAMUS: Bunu söylemenin güzel bir yolu!

 

EVELINE: Ona sordum, "Siz mi öyle düşünüyorsunuz, yoksa patronunuz mu öyle düşünüyor? Ve eğer patronun böyle düşünüyorsa, neden burada benimle bu konuşmayı yapmıyor?"

 

ADAMUS: "Patronuna sarılabilir miyim?" Doğru.

 

EVELINE: Şey, sonunda bir noktada polise sarıldım. Yani bu eğlenceliydi (kıkırdar).

 

ADAMUS: Evet, evet. Ama- Cauldre bana şunu söylüyor - "Bu sosyal medyada" - ne diyorsunuz buna - "büyük bir hit olabilir." diyor. Bilirsiniz, tabelanızla dışarı çıkma ve tepkileri izleme deneyimi. Bazıları "Vay be, ne tuhaf biri" der. Diğerleri neredeyse sarılmak için yanıp tutuşur. Herkes gerçekten sarılmak ister.

 

EVELINE: Evet.

 

ADAMUS: Harika. Buna devam et.

 

EVELINE: Sana sarılmam Cauldre için sorun olur mu?

 

ADAMUS: Elbette. Ona da sarıl ama (Adamus kıkırdar).

 

EVELINE: Şey, bu onun bedeni. Ben tahminde bulunmak istemiyorum.

 

ADAMUS: Biz- sahneye çıkacağız.

 

EVELINE: Oh, Tanrım. Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Nasıl olduğunu göreceğiz- tamam, sen orada tabelanla duran rolünü oynayacaksın. Ben de bir gün sokakta yürüyen bir insan rolünü oynayacağım (Adamus rolü canlandırmaya başladığında, tabelasını görüp ona sarıldığında bazı kıkırdamalar olur; seyirciler "Aww" der ve bazı alkışlar).

 

EVELİNE: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Sen iyi bir kucaklayıcısın. Kucaklaşma okuluna mı gittin?

 

EVELINE: Evet! Kendiminkine.

 

ADAMUS: Bu bir sanat. Sarılmak bir sanattır, bilirsiniz. O anda içini açabilir misin? Bu sadece fiziksel bir şey değil ama o anda bir enerji transferi yapabilir misin? Ve sen yaptın. Evet.

 

EVELINE: Her şey için teşekkürler.

 

ADAMUS: Evet. Oh, minnettarım (birisi "Bir dolar için bir öpücük!" diye bağırır) Bir dolar için bir öpücük! (Adamus kıkırdar). Tamam. Bir tane daha. Bir tane daha. Evet, Andy.

 

ANDY: Mizah duygusu.

 

ADAMUS: Mizah duygusu. Bu yardımcı olur (Linda alkışlamaya başlar, birkaç kişi de katılır).

 

ANDY: Gülüp geçme konusunda çok şanslıyım.

 

ADAMUS: Evet. İşe yarıyor.

 

ANDY: İşe yarıyor, çünkü insanlar aptalca şeyler yaparlar. Kendim de dahil.

 

ADAMUS: Elbette.

 

ANDY: Ama iyi bir mizah anlayışın varsa ve kırık bir bacakla ya da başka bir şeyle gülebiliyorsan, bu gerçekten işleri hafifletmeye yardımcı oluyor.

 

ADAMUS: Özellikle de kendinle ilgili bir mizah anlayışına sahipsen, insanlar buna bayılır. Kendini küçümsemek değil ama kendi zaaflarına gülebilmek, "Biliyor musun, ben de bir insanım ve hadi buna gülelim," diyebilmek, çünkü aksi takdirde ciddileşirsin ve o yerçekimini hissedersin. Kendin hakkında çok ciddileşirsin ve bunun seni içine çektiğini hissedersin. Gülersin ve bu onu açma eğilimindedir.

 

ANDY: Evet. Bu konuda şansım yaver gitti.

 

ADAMUS: Evet, evet. Peki etrafındaki insanlar bu mizah anlayışını takdir ediyorlar mı?

 

ANDY: Bazıları takdir ediyor. Bazıları gerçekten takdir etmiyor.

 

ADAMUS: Bazıları etmiyor. Peki ya partnerin?

 

ANDY: Şey...

 

ADAMUS: Evet.

 

ANDY: ... buna alışıyor (güler).

 

ADAMUS: Ne kadar oldu?

 

ANDY: Ne?

 

ADAMUS: Partnerinle ne kadar oldu?

 

ANDY: Kırk yedi yıl (kahkahalar).

 

ADAMUS: (güler) Ve o buna alışıyor mu?! Bu çok komik. Çok komik. Evet!

 

ANDY: Evet!

 

ADAMUS: Bunu tamamen kabullenmesinin ne kadar süreceğini düşünüyorsun?

 

ANDY: Şey, bilirsin, aklımdan geçiyor.

 

ADAMUS: Evet!

 

ANDY: Yani, başka biri değişir mi? Kim bilir.

 

ADAMUS: Ya onlara bir oyun oynadıysan ve bir hafta boyunca hiç espri anlayışın olmadıysa?

 

ANDY: Oh.

 

ADAMUS: Sadece düz bir surat. Hiçbir şey komik değil.

 

ANDY: Tıpkı bir iş yürüttüğüm ve tüm o ciddi şeyleri yaptığımız eski günlerdeki gibi.

 

ADAMUS: Doğru. Doğru.

 

ANDY: Sanırım bunu deneyebilirim.

 

ADAMUS: Evet.

 

ANDY: Bunu yapabilir miyim bilmiyorum.

 

ADAMUS: Yapabileceğini sanmıyorum. Bence herhangi bir saatte bayılırsın.

 

ANDY: Evet.

 

ADAMUS: Evet, evet.

 

ANDY: Sanırım ben bunu aştım.

 

ADAMUS: Hayır, mizah iyidir. Aslında, bunların hepsi tahtada iyi. Bu arada teşekkür ederim.

 

ANDY: Teşekkür ederim.

 

ADAMUS: Bunların hepsi tahtada iyi. Ve ben bunu gerçekten düşündüm, oh ve bunu diğer Yükselmiş Üstatların bazılarıyla tartıştım, ve birçoğunuza göz atarak uzun zaman geçirdim, bir göz attım. Biz ne yapıyoruz? Ne yapacağız- yani, bunların hepsi iyi - ama bizi daha da sıkışmış hale getirmeyecek ne yapacağız? Basit ve etkili olan ne yapacağız? Bu zihinsel değil mi? Bu sadece başka bir egzersiz değil mi?

 

Bu arada, nefes almanın burada olmamasına şaşırdım. Nefes almak iyi bir şeydir. Hepsi bir arada toplanıyor. Ama buna benzer bir listeyi inceledim, muhtemelen on kat daha fazla şey vardı ve birçoğunda dikkat dağınıklığı, bazılarında hata, bazılarında ise daha çok bataklık yerçekimi etkisi buldum.

 

Basitçe, kolayca, düşünmeden, bunların hiçbiri üzerinde emek harcamadan, zihne girmeden- Cauldre bunu söylememi istemiyor- ama lanet olası zihin oyunları, tıpkı  güven gibi, "Ah kendime güveniyorum" diyorsunuz. Oysa söylediğiniz tek şey "Kendime güvenmiyorum ve yerçekiminin daha da derinlerine ineceğim. Hayır, ben kendime gerçekten güveniyorum. Kendime güvenmek istiyorum." Yerçekimi de şöyle der: "Güvenmiyorsun, değil mi? Dur sana yardım edeyim. İzin ver seni daha da sıkıştırayım ve bu konuda gerçekten sinirlenmeni sağlayayım." Mizah iyidir, ama her zaman komik olabilir misiniz? Yani, olabilirsin, Andy.

 

Ama bu konuda gerçekten stresliyim. Sanırım Gizem Okulları'ndan bu yana yaşadığım en büyük zorluklardan biri bu. Ne yapacağız? Bunu nasıl atlatacağız? Ve bunun o kadar basit, o kadar kolay olmasını istiyorum ki, tıpkı kanatlarınızı açıp güzel bir rüzgârda süzülmek gibi. Yani, bu kadar kolay.

 

 

Adamus'un Çözümü

 

Ve sonra aklıma geldi. Cevap zaten oradaydı. Bunu yüzlerce yıl önce Makineler Zamanı adlı kitabımda yazmıştım. Tam oradaydı. Ve kendi kendinize, "Sen Yükselmiş bir Üstatsın. Bunu hemen bilmen gerekmez miydi?" diye düşünüyorsunuz. Evet, ben de insandım, bu yüzden bazen bunun bir kısmını yanımda taşıyorum. Ama tam orada olduğunu fark ettim.

Hemen geri döndüm- el yazması kitabım yoktu ama hayali sayfaları karıştırdım- tam orada. Tam orada- kitabımın 357. sayfasındaydı ve tam orada yazıyordu. Buna inanamadım. Bunca zamandır orada duruyordu. O kadar kolay ki- ve siz gülebilirsiniz ya da Andy gülebilir- müzik kadar basit.

 

Müzik! Kendi kendime "İşte bu" dedim.

 

Herhangi bir müzik değil. Yani, müzik iyidir ama sizinle uygun bir uyum içinde olmayan şeylerin pek bir faydası olmayacağını bilirsiniz. Ama güzel bir müzik ve tabii ki Aziz Germain olarak geçmişimde pek çok, pek çok, pek çok enstrüman çaldığımı fark ettim- neredeyse hepsinde ustaydım- ve müziğin hayatımdaki önemini anladım.

 

Bir dinleyici olarak müzik genellikle zihinsel değildir ve güzel bir müzik dinlersiniz ve sizi başka hiçbir şeye benzemeyen o yerçekimi yoğunluğundan geçirir. Zihinsel değildir. Üzerinde çalışmanız gerekmez. Mantra yapmak zorunda değilsiniz. Bu bir disiplin değildir. Doğru müzikle, eski yerçekiminden aerotheon'a, akışa, yukarı ve- yukarı ve aşağı değil- ama yerçekiminin içeri ve dışarı akışına geçmenize, karanlık madde olarak adlandırılan şeyin size hizmet etmesine, yerçekiminin diğer tarafına açılmanıza izin verir. Bu kadar basit- müzik.

 

Şimdi, yine, herhangi bir müzik değil. Sizin için gerçekten uygun olmalı ve en iyi müzik Şambra tarafından yazılan ve icra edilen müzik olacaktır. Yapay zekâ tarafından üretilen müzikler değil, çünkü bu yerçekimine katkıda bulunacaktır. Ve bilirsiniz, sevebileceğiniz bazı güzel müzikler vardır ve eminim siz de bu deneyimi yaşamışsınızdır. Orada oturmuş müzik dinliyorsunuz ve kendinizden geçtiğinizi hissediyorsunuz. Peki ya Shaumbra müzisyenleriyle birlikte uygun bir aerotheon (Arotian) müziği yaratırsak? Arada bir dinlersiniz. Bir programınız olması gerekmez. Üzerinde çalışmak zorunda değilsiniz. Sadece belki onunla biraz nefes alırsınız ve izin verirsiniz. (Bu proje hakkında daha fazla bilgi almak için lütfen buraya TIKLAYIN)

 

Müzik içinizi açabilir ve sizi taşıyabilir. Peki, bunu Şambra'yla, belki de Şambra müzisyenleriyle birlikte yapmaya başlarsak ne olur? Ama sadece, buna erişmek için doğru iletişim olmalı, doğru bağlantı (internet bağlantısı) olmalı ve onu kullanalım.

 

Şimdi merabh'ımızla ilgili bir örnek vereceğiz. Bu Shaumbra'nın ürettiği bir müzik değil ama belki biz içine girdikçe, müziğin hayatınız boyunca deneyimlediğiniz o yoğun, yoğun yerçekiminin, o tek yönlü yerçekiminin ötesine genişlemenize nasıl yardımcı olabileceğini hissedebilirsiniz. Müziği seviyorum çünkü bir dinleyici olarak zihinsel değil. Kelimeler sınırlıdır. Kelimeler çok ama çok sınırlı.

 

 

Tam Spektrumlu Yerçekimi – Merabh’I

 

Şimdi biraz müzik açalım. Ve yine, bu Şambra tarafından yaratılmadı, ama size bir tat verecektir.

 

(müzik başlar)

 

Derin bir nefes alalım.

 

Bu yıl yerçekiminin ötesine geçme yılı, pek çok sorunu içinde barındıran, pek çoğunuzu gerçekte ne kadar büyük olduğunuzun farkına varmaktan alıkoyan şey.

 

Müzik dinlediğinizde, bu zihinsel olmayabilir, deneyimsel olabilir ve siz sadece müzikle birlikte yol alırsınız. Onunla birlikte süzülürsünüz.

 

Derin bir nefes alın.

 

(uzun duraklama)

 

Burada fazla bir şey söylemeyeceğim, çünkü sadece deneyimlemenizi istiyorum. Müziği sonuna kadar açalım.

 

(uzun duraklama)

 

Hiçbir şey yapmanıza gerek yok.

 

(duraklama)

 

Aerotheon (Arotian), yerçekiminin diğer tarafı, O zaten orada.

 

(duraklama)

 

Müziğin güzelliğini dinlerken komik bir şey oluyor. Birdenbire farkındalığınız artıyor, "Yerçekiminde çok daha fazlası var."

 

Perdeleri açmak gibi bir şey.

 

(duraklama)

 

Bir şeyleri içinde tutan yerçekimi ve onu açan yerçekimi.

 

(duraklama)

 

Bu yerçekimi hayatınızdaki pek çok meseleyi yerinde, çok yoğun bir şekilde tutuyor.

 

(duraklama)

 

Ama aynı zamanda, bunun diğer tarafı da var- genişleme, açılma. Bu yerçekiminin doğal rolüdür.

 

Işık asla size tek yönlü bir yerçekimi uygulamak istemez. Sizi asla bastırmak istemez. Işığınız yerçekiminin bu diğer tarafını içerir- aerotheon (Arotian), açıklık.

 

Bu oturup müzik dinlemek ve ardından sorunlarınıza odaklanmakla ilgili bile değildir, çünkü bunu yapmak istemezsiniz. Bu sadece kendinizi her yönden işe yarayan yerçekimi deneyimine bırakmaktır. Birleştiren, bir şeyleri bir arada tutan yerçekimi ve diğer taraf, açılan, genişleyen aerotheon (Arotian).

 

Ve bu aerotheon (Arotian)  içinde de dönüşür. Uzun süredir yerçekiminde tutulan bir meseleyi ele alabilir ve şimdi onu aşabilirsiniz. Ve işin güzel tarafı sadece dinlemeniz yeterlidir.

 

Müziğin kanatları vardır. Çünkü zihinsel değildir, düşünmezsiniz. Sadece deneyimlersiniz. Kanatları vardır ve o perdeyi açar.

 

Bu kadar basit bir şeyi hayal edebiliyor musunuz?

 

Felsefe yapmak zorunda değilsiniz. Dinlemek için bir programınız olması gerekmiyor. Bu sadece derin bir nefes almak ve izin vermek, müziğin sizi tamlığın, yerçekiminin tüm spektrumunun farkındalığına taşımasına izin vermektir.

 

Derin bir nefes alın ve bir an için sadece dinleyin. Yerçekiminin tüm spektrumunu deneyimlemenize izin verin.

 

(uzun duraklama)

 

Bunu seviyorum çünkü tamamen doğal. Yani, zaten orada. Yerçekiminin diğer tarafını yaratmak ya da inşa etmek zorunda değiliz. Kaçmaya çalışmıyoruz. Sadece müzik aracılığıyla Tam Spektrum Yerçekimine geri dönmeye izin veriyoruz.

 

Kitabımın 357. sayfasında yazıyordu. Hımm. Keşke bunu on yıl önce bilseydim, sizi bir sürü dertten kurtarırdı, değil mi? İşin güzel yanı, bunun için uğraşmanıza da gerek yok.

 

Müzik başlangıçta güzeldir. Enerjinin çok güzel bir uygulamasıdır.

 

Müzik diğer alemlere kolayca gider. Diğer alemlere kolayca akar.

 

Kelimeler öyle değildir. Kelimeler bu alemde sıkışıp kalır. Ama müzik, sadece akar. Ve o müziğe binebilir ve sizi Tam Spektrum Yerçekimine taşımasına izin verebilirsiniz.

 

(duraklama)

 

En iyi- en iyi- müzik Şambra tarafından bir araya getirilen müzikler olacaktır.

 

Bunun üzerinde çalışacağız. Tam Spektrum Yerçekimi deneyimine geri dönmenizi sağlayacak güzel müzikler yaratmak için katılmak isteyebilecek müzisyenlerle birlikte çalışacağız.

 

Yerçekimi, fizikçiler tarafından gerçekten anlaşılamayan bir güç. En şaşırtıcı dinamiklerden biridir. Ama iki yönü vardır. Sadece bir şeyleri tutmak için değil. Bir şeyleri açmak içindir.

 

Işık size hizmet etme, yaratımlarınızı yaratma yolculuğuna her başladığında, bunu mümkün kılan bir yerçekimi unsuru vardır. Ama yerçekimi iki yönlü çalışır.

 

Hissetmek, bu müziğe binmek ve Tam Spektrum Yerçekimini hissetmek için tekrar bir dakikanızı ayırın. O her zaman oradaydı.

 

(duraklama)

 

Hep birlikte derin bir nefes alalım.

 

2024 yılında dünyanın geri kalanı yapay zekaya odaklanacak. Biz biraz daha farklı bir yol izleyeceğiz. Hayatınızda Tam Spektrum Yerçekimi'ne doğru ilerliyoruz. Sadece teoride değil, tam da hayatınızda. Ve sonra bu bizi Aşk-Sevgi 2.0'a getirecek. Onlar el ele çalışırlar.

 

Şimdi, bu Tam Spektrum Yerçekimi müziği hakkında daha fazla konuşacağız. Bunun hakkında daha çok konuşacağız. Bunu bir disiplin haline getirmeyin. Sadece dinleyebileceğinizi ve uçabileceğinizi fark edin.

 

Hadi hep birlikte derin bir nefes alalım. Tam Spektrum Yerçekimi. Her şeyi bir araya getiren, genişlemeye izin veren şey.

 

Bununla birlikte, tüm yaradılışta her şeyin yolunda olduğunu hatırlayın.

 

Ben Egemen Alan'dan Adamus’um. Teşekkür ederim.

 

 

 

Türkçeleştiren: Hikmet Canbay